Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Diziler, Reklam, Reyting, Entrika

Diziler, Reklam, Reyting, Entrika

Bir iki kelâm etmek adına, bu sezonun dizilerine şöyle bir bakayım dedim. Vallâhi hâlet-i ruhiyyem bozuldu. Kötü rüyâlar gördüm. Eğer rüyâlarımı senaryoya döksem ve filmi çekilse reyting rekorları kırar.

Tek kanallı yıllarda reyting derdimiz yoktu. Bir dizi çevrilir , sonra yayınlanırdı. İster seyret ister seyretme. Şimdi öyle değil. Artık diziler, yaşadığımız hafta ile paralel ilerliyor. Seyredildikçe devâmı geliyor. Devâmlılığı belirleyen ise reyting. Reytingi yüksek dizi bol reklam alıyor. O kadar bol alıyor ki reklam arası dizi seyrediliyor. Dizi bitince  seyirci farkında olmadan, tüketmeye, harcamaya hazır bir alışveriş bağımlısı hâline geliyor . Ertesi gün doğru markete veya AVM’ye.. Nasılsa kredi kartı da var. Dizinin ömrü uzayınca, senaryoda çek uzasın sorunu ortaya çıkarıyor. Tadında bırakmak gibi bir prensip yok. Uzatmanın en iyi yolu ise bol entrika.

Entrika kaygısı, özellikle roman uyarlamalarında büyük sorun. O kadar ileri gidiyor ki senaryonun roman ile bir alâkası kalmıyor.

Yaprak Dökümü’nü ilgiyle seyreden bir hanım tanımıştım. ”Diziyi seyredince dinleniyorum, rahatlıyorum.”  demişti. O sırada, diziden haberim yoktu. Acaba nasıl diye setretme gafletinde bulundum. Hayret etmiştim. İnsan, bu diziyi seyredince nasıl rahatlar? Dizide dinlendirecek rahatlatacak bir şey yoktu. Peki bu dizi, bu hanımı neden rahatlatıyordu? Biraz daha gözlemleyince fitne fücürden zevk alan , mutsuz bir insan olduğunu fark ettim. Yani diziden besleniyordu ve beslendikçe fitne katsayısını artırıyordu.

Hepimizde hem şeytânî , hem de melekî huylar mevcuttur. Hangisini öne çıkarırsak oyuz. Yıllarca iyilik üzere yaşamış bir insanın kötü olmayacağının veya kötülük üzere yaşamış birinin de iyi olmayacağının garantisi yoktur. Bastırılmış  duygular meselesi. Bastırılmış duygular olumsuzluk çağrıştırsa da bazen iyi duygular da bastırılmış olabilir. Hep aldatılan bir insan güven duygusunu kaybedebilir ve yaşayacağı çok iyi bir örnekle yeniden insanlara güvenebilir veya çapkınlık yapmamış bir insan kırkından sonra birden yoldan çıkabilir. Olumsuz örneklerde, toplumsal yaptırımın önemi çok büyüktür.  Yapılan hatânın toplumda nasıl karşılanacağı, sonuçları, cezâsı  vs.

İşte bu noktada dizilerin önemi ortaya çıkıyor. Eskiden duyduğumuzda tepki verdiğimiz nâhoş hâdiseler, diziler sâyesinde normalleşmeye başladı. Artık toplum, her akşam,  tv sâyesinde yaygın eğitime tâbi tutularak yoldan da raydan da çıkmaya başladı. Bir gecelik ilişkiler, gayr-i meşrû çocuklar, aynı kişi ile ilişkiye giren kardeşler, âile içi şiddet, tecâvüz, darp, katl konulu diziler neredeyse her akşam seyrediliyor. Karpuz kabuğu akıllara giriyor. Üstelik caydırıcı sonuçlardan ziyâde, işin içinden sıyrılma formülleriyle birlikte… Birileri bunu sistemli yapıyor. Birileri de reyting savaşı uğruna oyuna ortak oluyor. Oysa toplumu iyileştirecek, melekî vasıflarımızı kullanmaya teşvik edecek dizilere o kadar ihtiyaç var ki. Böyle diziler de var ama, reyting rekoru kırmıyor maalesef.

Dedim ya sezon dizilerine şöyle bir baktım. Aman Allahım! Karadayı’ya bir alay psikopat transfer edilmiş. Siyâsîlere karı kız pazarlayan, insan doğrayan, öldürmeden önce bilmece soran vs. vs. Niye bu kadar ileri gitttiğini sonradan anladım. Star’ın aksiyon yüklü yeni dizisine “Reaksiyon”muş meğer.

Reaksiyon, hakikaten aksiyon dizisi olmuş. Konu itibâriyle yakın olan Kızıl Elma’nın, bu dizi karşısında pek şansı yok. Yalnız mühim bir konu var ki o da aşırı iddiâlı bir dizi olması. Tanıtımında, 45 karakterin hikâyeye dâhil edilmesinden bahsediliyor. Bu ifâde kime âit bilmiyorum. Her kime âitse karakter ile tip arasındaki farkı öğrenmesi lâzım. Bir dizide 45 karakter mi olurmuş?  Bu ne mübâlağa böyle?

Yılanların Öcü, tam bir yamalı bohça. Eskiden, dul avrat çorbası diye bir çorba varmış. Çorba yapacak  yeni bir malzeme yoksa elde ne varsa karıştırılıp çorba yapılırmış. İşte Yılanların Öcü, tam bir dul avrat çorbası olmuş.  Bunu bilâhare yazacağım.

Belki biraz rahatlarım diye Kanal 7’nin Elif’ine baktım. Türkçe isimler ve başörtülü kadınlar olmasa Brezilya dizisi zannedebilirdim. Pes doğrusu! Hele 6 yaşındaki çocuğun, hasta annesi için  hangi ilaç olduğunu bilmeden eczaneye ilaç almaya gitmesi beni bitirdi. Eczacı, “Annenin neyi var?” sorusuna aldığı “Öksürüyo, ateşi var, yatıyo” cevabıyla şıp diye hastalığı teşhis etti ve ilaçları verdi. Zannımca, senaristler ağlamaktan, üzülmekten bu yanlışları göremeyeceğimizi sanıyorlar. Bomba dizi ya...

Daha fazla devam edemedim. Bütün umudum TRT’nin “Diriliş: Ertuğrul” dizisinde. İnşallah dizilerle uyuşmuş seyirciyi diriltir.

 

Not : Ben bir televizyon seyircisi değilim. Televizyonum yok. Merak ettiğim dizilere internetten hızlıca bakıyorum. Dolayısıyla reklam da seyretmiyorum.   

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi