Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Su Taşıyan Karınca

Su Taşıyan Karınca

Bastığınız yere dikkat edin. Özellikle bir Müslüman bastığı yere dikkat etmelidir. Her şeyden önce toprağa basmalıdır gönül toprağınca…

Karakoç : ”Toprağa bas deli gönül toprağa, yardan daha yüksek uçamazsın ki” derken bu topraklü mündemiç tevâzuya parmak basıyordu.

Edward Wilson botanikçi, şöyle diyor: “Karıncalar hakkında bana en sık sorulan soru şudur: ‘mutfağımda ki karıncaları ne yapayım? Ben de hep aynı cevabı veriyorum: ‘Bastığınız yere dikkat edin. Küçük hayatlara karşı dikkatli olun. Onları kek kırıntılarıyla besleyin. Bir büyüte alın ve onları izleyin.”

Nasıl bir dünyaları var, yerin altında nasıl bir evren kurmuşlar, nasıl yardımlaşıyorlar, cemiyet nizamlarını tesis ederken acaba biz insanlara neler öğretmişler. Mesela soğuktan donmakta olan kardeşlerine ağzıyla su taşıyan karıncaların hikâyesi ilginizi çekmez mi acaba?

Yere basarken dikkatli olmalıyız.

Karıncalar bize belki de milyonlarca yıl ibretlik dersler veriyorlar. Yuva yapmayı, işlemeyi mesela ekmek yapmayı onlardan öğrendik.

İş bölümünü sonra…

Savaşmayı, direnmeyi, yardımlaşmayı, iş bölümünü, ev ve fabrika kurmayı, yolculuğu, meşakkati,

Karınca toplumsal hayatının başarılı olmasının bir başka sebebi kolonilerin yuvayı, bir kale içindeki klimalı bir fabrika gibi muhafaza etmek için çalışmalarıdır. Yuvanın içinde kraliçe ve bakıcı-işçiler yavruları büyütmek ve nüfusu artırmak için hummalı bir faaliyet yürütürler. Yuva düşmanları uzak tutacak şekilde inşa edilmiştir. Genellikle ok saldırgan bir işçi kuvveti tarafından korunur, çoğu türde bu kuvvet uzmanlaşmış bir asker kastından oluşur. Dahası yapımı enerji açısından çok pahalıya gelen yuvayı, bölgeyle birlikte sonraki kuşaklara bırakabilmektedirler.  Bazen iki metreyi geçer yüksekliği bu yuvaların.

Bütün bu içgüdüsel faaliyetler genlerle aktarılmaktadır.

Karıncalar çok şey öğretir bizlere.

Doğada hüdâ-i nâbit olarak bulunan kızıl ve kara buğdaydan ekmek yapmayı öğrenen insan topladığı başakları sallayıp tohumlarını düşürmüş ve karıncalarla birlikte bir oyuklu taş üstünde döğerek ilk iptidai değirmeninden ununu elde etmiş onunla da karıncanın yaptığı gibi ıslayarak hamurunu ve sonra pişirerek ekmeğini imal etmiştir.

Yani sanayi devremi tarım devriminden öncedir. Toprağı henüz işlemeyen, tohumu toprağa gömmeyen insan ekmek yapmıştır.

 Karıncalar ve balıklar…

Bugün de bize çok şey öğretiyorlar.

Balıklar deryanın şövalyeleri…

Karıncalar yer altının…

Med - cezir olayı dünya…

Bir yükselir bir alçalır su…

Kıtaları su üstünde yarattık buyruluyor. Hikmetini çözebildik mi?

Su yükselince balıklar yer karıncaları…

Sular çekilince ya…

Bu sefer de karıncalar balıkları yerler…

Dünya yaratıldıkta önce su sonra arz yaratıldı. Sudaki tek hücreli bitki mi hayvan mı olduğun hala tartışmalı canlı bir yosun hücresi gibiydi.

Sonra uzun buzul ağları ve ardında suyun bereketi… Yeşiller ormanlar, tüm canlılar şenliği…

Ruhunuza ruhumuzdan üfledik muştusu işte böyle bir şey…

İnsanoğlu emaneti dağlardan evvel almaya hamletti. Pek de nankördü aslında.

Şimdi başına buyruk basıyor her yana…

İnsan hele hele bir Müslüman bastığı yere dikkat etmeli…

Hikmeti kendinde değil suda aramalı. Sular yükselince balıklar yer karıncaları

Çekçilince de karıncalar…

İşte olacakları ok önceden haykıran şiir:

SUYUN KARARI

Sular yükseliyor…

Sular yükseliyor, karıncaları yiyor balıklar.

Ruhum med ve cezir gibi iniyor çıkıyor…

Denizde dalgalar ve köpükler bir iniyor, bir çıkıyor.

Sular yükseliyor…

Şimdi kim karınca, kim balık?

Sular yükseliyor ve ben karıncaların yoldaşıyım.

Vay halimize!...

Sular yükseliyor, tufan mitosunu hatırlayın.

Seller ne varsa katacak önüne şimdi…

Çıkın yükseğe, daha yükseğe...

Nuh tufanından beri yükseliyor insanlık

Hayvanatla birlikte.

Sular çekiliyor…

Sular çekiliyor, balıkları yiyor karıncalar.

Terkedilmiş bir kent gibi kıyılar…

Leşler, üzerinde karıncalar.

İntikam duygusuyla daha saldırganlar…

Şimdi daha keskin dişleri var.

Balıklar… ki, deryânın özgür şövalyeleri

Suda yitirdikleri Leylâları arar.

Ben silahı elinden alınmış askerin yanındayım…

Karıncalar kemiriyor kemiklerimi, iliklerimi.

Karıncalar! Yoldaşımdınız, ne oldu?

Sular çekiliyor; kanım çekiliyor neden…

Parmaklarım böyle mor, uzanıyor geceye

Karanlık ve ölüm gibi…

Sudur kimin kimi yiyeceğine karar veren.

La Havle Lütfî Divân’ından (2005)

MAZİDEN

Erol Hoca(Güngör), Konya Selçuk Üniversitesi’ne rektör atandı. Henüz gazetedeyiz (millet 1982, bütün camia memnun. Hoca kadrolaşacak. Ben dedim ki kendisine: “Hocam bugüne kadar yazdıklarının hepsi makale toplamından ibaret asıl eserini şimdi yazacaktın, keşke rektör olmasaydın.” Hocam durgunlaştı, “ilk defa farklı bir görüş işittim. Haklısın aslında” dedi. Keşke kadrolaşma filan olmasaydı da hocam o eserini yazsaydı. Medeniyetimiz iin daha hayırlı olurdu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi