Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kontra Salahaddin!

Kontra Salahaddin!

Başbakan Ahmet Davudoğlu, Selahaddin Demirtaş’a ‘ismini hak etmiyor’ makamında serzenişte bulunmuş ve bundan böyle kendisine Selahaddin diye hitap etmeyeceğini bildirmiş. Selahaddin de alınganlık göstermiş. Burada isim müsemma ayrılığını görüyoruz.  İsimler tefeül yani iyimserlik suretiyle model şahsı, işlerinde taklit etmeyi esas alır. Öncelikli olarak Salahaddin Eyyübi, Fatih gibi bir isim değil sıfattır. Hak ederek almıştır. Salahaddin Demirtaş gibi dede yadigarı veya vergisi değildir. Bileğinin gücüyle almıştır. Asıl ismi Yusuf Bin Eyyüb’tür. Dolayısıyla burada ismin müsemmaya yani içeriğine mutabakatı, uyması diye bir durum yoktur.  Salahaddin Demirtaş hiçbir biçimde Selahaddin Eyyübi’nin ismini taşımadığı gibi onun kişiliğini de temsil etmiyor. Esasında kontra Selahaddin demek de mümkündür. Zira isim müsemmaya uymazsa kontra haline gelir. Mesela kendisinin Mesih olduğunu iddia eden sahte birine Deccal yani aldatıcı denilir. Deccal’ın anlamı kontra Mesih’tir.  Selahaddin Demirtaş potansiyel olarak kontra bir Selahaddin’dir. Neden? Taksim ile ilgili Kabe ifadesini kullanmıştır.  Vaktiyle Kemaladdin Kamu gibi  hezeyan içindeki bazı Türk selefleri  ‘Kabe Arabın olsun bize Çankaya yeter’ demişlerdir. Adeta Selahaddin Demirtaş bu gibi fikir ve düşünce veya söylemlere Taksim üzerinden nazire yapmaktadır.  Selahaddin ismine yüklediği anlam gibi Kabe’ye de itibarsız bir anlam yüklemektedir. Acaba bu ifadesiyle Taksim’i mi yüceltmekte yoksa Kabe’yi mi itibarsızlaştırmaktadır?  Yoksa her ikisini birden mi yapmaktadır?

***

Ahmet Davutoğlu ile istismar atışması yapsa da sonunda ağzındaki baklayı çıkarmış ve kontra Selahaddin olduğunu ispatlamıştır. Nasıl mı? Seçim kampanyaları sırasında hem de fetih yıldönümü kutlamalarının yaklaştığı 29 Mayıs 2015 arifesine  AK Parti’nin seçimlerde, şansını artırmak için Ayasofya’yı bile açmaya yeltenebileceğini ifade etmiştir. Bu onda İslam’ın zaferinin nişanesi olarak sevinç dalgaları meydana getirmesi gerekirken  aksine bu ‘ihbarcı’ söylem biçimiyle rahatsızlığını dışa vurduğu gibi birilerine de gammazlamaktadır.  Ayasofya’nın Kudüs’teki kardeşi Mescid-i Aksa’nın fatihi olan Salahaddin Eyyübi’nin sıfatının varisi olsa ‘benim de çorbada tuzum biberim olsun’ diyerek katkı peşinde koşardı.  ‘Bu işi milletçe ve hep birlikte yapalım, bir zümreye mal edilmesin’ derdi. Heyhat!  Derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.  İhbar suretinde haber vermek veya gammazlamak bir yana ‘gelin bu işi ortak yapalım ve herkesin payı olsun’ diye meseleye ve Selahaddin ismine sahip çıkardı.  Bu ismi kendisine veren, dört defa hacca gitmiş dedesi bunları duysa kabrinde dört dönerdi. Selahaddin’ın ruhundan özür dilerdi.  Hayatta da olsa bu ismi verdiğine bin pişman olurdu.  Her sakallıya dede denmeyeceğine göre her Selahaddin’e de Eyyübi denmez. Selahaddin ismiyle övünüyor ve istismar ediyor ama yaptıklarının da tersini yapıyor.   İsmi üzerinden istismar yürütüyor. Sen dedenle veya Selahaddin ile değil kendinle övün! İsim kimseye fazladan bir şey katmaz, kazandırmaz. Salman Rüşdi kötü bir isim mi? Adı Hazreti Peygambere hakaretle anılıyor.
 

***

İslami bilgileri de kulaktan dolma. Sözgelimi kendisine Selahaddin ismini yakıştırdığı konuşmasında şunları söylüyor: ‘’Hz. Muhammed öldüğünde 7 dirhem 7 kuruş geride miras kaldı. Bir hırkası bir çulu vardı. Yoksul yaşadı yoksul öldü. Asla paraya servete tenezzül etmedi. Etrafında hırsız barındırmadı.” Hırsızlık meselesi dışındaki  verdiği bilgiler kendi yakıştırması. Elbette doğru değil. Siyer kitaplarında ‘iddihar’ yani biriktirme başlığı altında ve kıyıda köşede hini hacet için mal koyma bahsinde bu mesele enine boyuna incelenir. Hazreti Peygamberin kendisinden sonra kalan eşleri için kenara bir miktar para veya mal koyduğu, biriktirdiği ifade edilir. İnanmıyorsa, kendisi gibi bir Kürt olan Buti’nin siyerine bakabilir.  Ebu Yusuf’u Siyer kitabı gibi kitaplarda da bu mesele işlenmektedir. Elbette bu iktinaz yani servet biriktirme değildir. Bu konuda mutadın dışında, hilafına ve alışılmadık eserlerden birisi Dr. Abdulfettah Muhammed Semman’a ait ‘Kane sallallahu aleyhi vesellem milyoneren, münfikan la fakiren ve zahiden’ başlıklı eseridir. Bu kitap,  Peygamberimizin kontra Selahaddin’in dediği gibi meteliksiz değil varlıklı olduğunu ortaya koyuyor.  Bu mesele tartışmaya açık olsa da Peygamberimizin geride mal bıraktığı bir gerçek. Yoksa Fedek meselesi gibi tartışmalar tarihe devretmezdi.  Kontra Selahaddin’in yanlışı var. Bununla birlikte tarihçiler Salahaddin Eyyübi’nin meteliksiz bir biçimde vefat ettiğini söylüyorlar.

Kontra Selahaddin sadece Selahaddin’i istismar etmekle kalmıyor aynı zamanda Robin Hood’luğa da hevesleniyor.  Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş. Kendisini Robin Hood yerine Hint filmlerindeki gibi çulsuzluğu temsil eden avareye benzetse daha iyi olmaz mı? Bence yakışır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi