M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye’nin En Yalnız İnsanı

Türkiye’nin En Yalnız İnsanı

O, Türkiye’nin en yalnız insanıdır. Allah’tan kendisine, Rıza-i şerifine uygun hayırlı başarılar nasip etmesini niyaz ederim.

***

Şu deprem bölgesinde çürük çarık binalar yapanlar, yaptıranlar, bunlara izin ve ruhsat verenler, göz yumanlar katildir, cânidir, halk düşmanıdır, hâindir, vicdansızdır.

***

Japon yazısını bilmeyen bir Japon cahil değil de nedir.. Osmanlıca bilmeyen bir Türkiyeli Müslüman da öylece cahildir.

***

Camilere hela yapıp, görünür yerlere WC WC Men Women levhaları asıp para kazanmak din hizmeti değildir. Vakıfların cami helalarını ihaleyle kiraya vermesi ayıptır.

***

Gayr-i müslimin biri faydalı bir kitap okumuş, Müslüman olmaya karar vermiş. Müslümanların hallerine bakmış, Müslüman olmaktan vaz geçmiş!..

***

Civardaki esnafın, halkın yemek yediği küçük lokantaya götürülünce “Ben böyle yerlerde yemek yemem” diyerek öfkelenen ve içeriye girmeyen gururlu ve kibirli kişiye: Yazıklar olsun sana!

***

Küçük yetim kedi yavrusunu evine götürüp bakan merhametli kimseye: Allahın rahmeti ve bereketi üzerine olsun.

***

Akşamleyin tarhana çorbasından başka yemeği olmayan sâlih kimseye: Peygamberler gibi yiyorsun, ne mutlu sana…

***

Bir cemaat holiganına: Uzak dur benden, pis gölgen üzerime değmesin.

***

Bir lise öğrencisine: Fuzulî’nin Su kasidesini ezberlemeye başlamışsın. Seni tebrik ediyorum. Su gibi aziz ol. (Seksen milyonda bir tane çıkmış!..)

***

Haliç’te kazanları kömürle ısıtılan yandan çarklı nostaljik bir gemi çalışsaydı, bugün öğleden sonra gidip ona binerdim.

***

Zavallı Müslümanlar!.. Siz bu hallere mi düşecektiniz

***

 “Ne gebertilecek ölüler vardır.” (İsmail Hami Danişmend)

***

İstanbul Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Kürsüsü Başkanı Ordinaryüs Profesör Dr. merhum Ali Fuad Başgil’i rahmetle anıyorum. Bir keresinde ziyaretine gittiğimde yanımda yirmi yaşlarında bir öğrenci vardı. İsmini sorup öğrenmiş, kendisine her hitabında “(….) beyefendi” demişti. İstanbul kibarlığını, nezaketini, zarafetini temsil ediyordu. Zevce-i muhteremeleri Nüvide hanımefendi de gerçek bir İstanbul hanımefendisi idi. Aile fertleri de öyleydi.

***

Galatasaray’da sınıf arkadaşım merhum Sait Mutlu’yu, çok genç yaşında iken 1966’da hain kalfası Sandıklı’da bıçaklayıp öldürmüştü. Gayretli, ihlaslı, idealist bir Müslümandı. Lisede öğrenci iken, birkaç günlüğüne Sirkeci Hocapaşa’da Akşehir Palas otelinde kalan Bediüzzaman hazretlerini ziyarete birlikte gitmiştik.

***

İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına, İslam hikmetine, Ümmet-i Muhammed’e (Salat ve selam olsun ona) gerçekten, sırf Allah rızası için parasız, menfaatsiz, enaniyetsiz ihlasla ve usulüne uygun şekilde hizmet eden herkesi selamlıyorum ve bu fakire dua etmelerini istirham ediyorum.

***

Fazilet füruş bir kimseye: Faziletinizden, gurur ve kibrinizden yanınıza yaklaşılmıyor. Bu yüzden sizden uzak duruyorum. İzdiham dolayısıyla hayranlarınızın ve perestişkârlarınızın ayakları altında ezilmek istemem.

***

Bir karıya: Edibe, kâmile, afife, hayâ sahibi, kibar, nazik, mürüvvetli bir kadın olursanız size hanımefendi diyeceğim.

***

Küçük dağları ben yarattım havasındaki herife: Kurtulmak istiyorsan hiç olmaya çalış. Lakin bu halinle hiç olamazsın…

***

Özel işlerde kullanılması talimat gereğince kesin olarak yasak resmî otomobilini şahsî işleri için kullanan musibete: Bu otomobil seni Cehenneme götürür.

***

Bir obura: Yemek yerken yanında kavak ağacından temiz bir çubuk bulunsun. Miden tıka basa dolunca lokmalar boğazına dizilecektir, onları çomakla aşağıya kakalarsın.

***

Hem Müslümanlık taslayacak, hem de Selâtin-i Âl-i Osman’a, muhterem ecdad-ı kiramımıza sövüp sayacak, ağır hakaretler edecek. Ona soysuz desem hafif mi kaçar, ağır mı

30.08.2016

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi