D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Kâbe imamının arkasında namaz kılmak câiz mi?

Kâbe imamının arkasında namaz kılmak câiz mi?

Din âlimi değilim; kendi çabamla öğrendiklerim var. Bu bilgiler, beni “fakih” yapmaz elbette. Fakat müminlerin vicdanı, doğru istikameti gösterir. Vicdanıma dayanarak diyorum ki, “Kâbe imamı” olduğu söylenen Abdurrahman Sudeysî’nin arkasında namaz kılmak caiz değildir!

Dedim ya dinî bilgim, kendime göre. Çok okudum, kıyasladım, yaşanan Müslümanlıkla gerçek İslâm konusunda bir hayli düşündüm. İşte sonuç: Müslüman olmak, Müslüman görünmek değildir!

Kur’an’ı güzel okumak, hıfzetmek, elbette çok önemli. Fakat bu güzel okuma, hıfzetme Kitab’ın özünü kavramamızı sağlamıyorsa ne yapacağız? Adam, Kur’an’ı güzel okuyor; elhak hâfız. Fakat Kitab-ı Kerim’i hiç anlamamış. (Belki de Kur’an, bu adama kendini kapatmış! Bu idraksizliği başka bir şekilde açıklayamıyorum.)

“Kâbe imamı”, ABD’ye gidebilir mi? Elbette! Gider, gezer, dolaşır, ibret nazarıyla bakar, kıyaslar ve bazı sonuçlara varır. Bu zulüm imparatorluğunun ihtişamında, mazlum Müslümanların emeği, tabii kaynakları, sermayesinin rolü nedir? Bu, onu, derin düşüncelere sevkeder. Acaba öyle mi olmuş? Abdülkadir Sudeysî, New York’ta açıklama yapmış. Demiş ki, “Suudi Arabistan ile Amerika, dünyanın iki kutbudur.” Kutup deyince zıtlık anlaşılmaz mı? Meğer öyle değilmiş! ABD ve Suudi Arabistan, dünyayı birlikte yönetiyorlarmış!

Hamakatın, böyle kıt’alar aşabileceğini tahmin etmezdim!

Bu, okyanus aşan bir ahmaklık!

Hangi aklı başında insan (Müslüman olması şart değil), ABD’nin dünyayı Suudilerle birlikte yönettiğini söyleyebilir? ABD’nin dünya hâkimiyeti, zayıflasa da sürüyor. Suudilerin bu hâkimiyette payı, etken değil, edilgendir. ABD buyurur, Suudiler yapar! “Petrol fiyatlarını düşür!” Fiyatlar düşer. “Yükselt!” Yükselir. Sahibinin sesi!

ABD, Suudilerden haracını muntazaman alır. Son alarak Tramp, Kral’ın elini sıktı; bilmem kaç milyar dolarlık silah anlaşması yaptı. Bu bir gösteriş. Haraç almanın kılıfı, silah satışı!

Behey -haşa huzurdan- “Kâbe imamı!” Sen hiç düşünmez misin? Fikretmez misin? Tezekkür, teemmül, senin lügatinde yok mu?

Eğer ABD ile Suudi Arabistan dünyayı birlikte yönetiyorlarsa, bu ayyuka çıkan zulümler dünyasından haberin yok mu? Arakanlı yetimlerin ahı, sana ulaşmaz mı? Mescid-i Aksa’nın tutsaklığı, seni rencide etmez mi? Filistinli çocukların feryatları, maşrıktan mağribe mazlum Müslümanların çığlıkları, kulaklarında uğuldamaz mı? Sen, “Bu zulüm dünyasını, ABD ve Suud birlikte oluşturuyor.” dediğinin farkında değil misin?

Resmine baktım. Besili, tombul bir tip. Hiç acı görmemiş; yokluk çekmemiş. Bir eli yağda, bir eli balda ömrü geçmiş. Müslüman kardeşlerinin dertleri, onu asla ilgilendirmemiş. Kızıldeniz’in öte yakasında Somali var. Sen sürekli semirirken, orada açlık var, susuzluk var, kıtlık var. Bir an bile aklından geçti mi, bu ülke halkına yardım eli uzatmak? Suriye nüfusunun yarısından fazlası, ülkesini terketmek zorunda kaldı. Bir tek Suriyeli kardeşine el uzattın mı? Değil sen, devletin uzattı mı? Sen akleden biri değilsin ki!

Sen, rahmetten, merhametten yoksun birisin, bunda şüphe yok.

Sen, hüzün, acı, ıztırap nedir bilir misin? Melâl, semtine hiç uğradı mı? Gözyaşı nedir anlar mısın?

İslam dünyası, acılar içinde kıvranıyor; ümmetin gözyaşları, sel olmuş akıyor.

Dünya, bugün bir zulüm dünyası, sömürü dünyası. Bu dünyanın yönetiminde ülkenin payı olduğunu düşünüyorsan, hemen bu ülkenin tâbiyetinden çıkman lâzım. Zulme ortak olan da zâlimdir! Vay o zâlimlere!

Bu “Kâbe imamı”nın ardında namaz kılınmaz; bunu tekrar tekrar kayda geçiriyorum. Büyük şeytanın başkanı Tramp’a dua eden adamın arkasında saf tutulmaz!

İsterse “Kâbe imamı” olsun!

Kâbe’de, vaktiyle 360’dan fazla put varmış...Yani her güne bir put! Peygamber efendimiz, bunların hepsini yerle bir etti. Peki putperestlik, böylece bitti mi? Görünüşte bitti fakat öyleleri var ki Müslüman görünüşlü putperest! Bunların kalbleri kararmış. Bugün dolara tapan, ABD’ye tapan az “Müslüman” yok!

Bir atasözümüz var: “İt kağnı gölgesinde yatar da kendini arslan sanırmış!”

Bu, haşa “Kâbe imamı”na sorum şu: Suudiler, Haremeyn’in tuvaletlerini yönetebiliyorlar mı?

“Bu ne abes soru”, diyeceksiniz. Suud kralları, “hâdimülharameyn” değiller mi? Yani iki haremin, Kâbe ve Mescid-i Nebevî’nin hademeleri veya koruyucuları onlar değil mi?

Bu sıfatı ilk defa Yavuz Sultan Selim’in üstlendiğini hatırlayalım. O zamana kadar Hicaz bölgesine hâkim olanlar, “hâkimülharemeyn” olarak anılmıştır. Hutbede kendisinden böyle bahsedilmesi üzerine İslâm dünyasını son defa bir bayrak altında toplayan koca Sultan, “Hayır hatib efendi, hâkimülharemeyn değil, hâdimülharemeyn.” diye düzeltmişti. Onun tevazu dolu sünneti, bugüne kadar geldi. Suudiler de bu geleneği sürdürmek zorunda kaldılar. Şimdilerde bunun değiştirileceği söyleniyor. Güya Suudiler “laik” olacakmış da bu sıfat da kalkacakmış. Bize göre Suudiler ne olur bilmeyiz; fakat laik olsalar bugünkünden daha fazla Müslüman olabilirler, diyebiliriz!

 

Onlara, “gâsıbülharameyn” sıfatı yakışır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi