Yeşil Kod adlı Mahmut Yıldırım’ın suikast girişiminde bulunduğu emekli subay Volkan Kemal Ergenekon’dan çarpıcı açıklamalar:

Yeşil Kod adlı Mahmut Yıldırım’ın suikast girişiminde bulunduğu emekli subay Volkan Kemal Ergenekon’dan çarpıcı açıklamalar:

Metafizik Araştırmalar Merkezi başkanı, emekli subay Volkan Kemal Ergenekon ile dünya gündemindeki bir çok konu çerçevesinde İran’ın stratejik girişimlerini konuştuk. Bilmeyenler için tekrar hatırlatalım Volkan Kemal Ergenekon Ruslar tarafından İran’a Türkiye’nin casusu olarak şikâyet ediliyor. Rus büyükelçiliğinin içinde Rus görevlilere kafa atıyor. İran’da onbeş gün sorgulanıyor. Taburun önünde kendinden üst düzeyde komutanlara küfrediyor ve ordudan malûlen emekli ediliyor. Ayrıca Volkan Kemal Ergenekon’a ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından suikast girişiminde bulunulmuş. İşte Volkan Kemal Ergenekon’un anlattıkları: 

İran’a kaç yılında gittiniz?
1992 yılında gittim. İslam Teknik Teşkilatı’nda iki yıl gazetecilik yaptım. İslâmî Birlik gazetesinde makale yazıyordum. Oranın sosyoekonomik durumunu araştırmak için gitmiştim. Meşhed’den Kürdistan bölgesine kadar İran’ın bütün bölgelerinde bulundum.

Sünnilere baskı var mı?
Azerbaycan’da eşek sırtında çıktığım yerlerde bile öyle bir baskı görmedim.

Tahran’da beş milyon kişi varolan sistemi eleştirdi. Musevi yanlısı birçok kişi bu mitingden sonra gözaltına alındı. İşkence gördü. Tahran Üniversitesi’nde tanıdığım bir arkadaş Musevi yanlısıydı. O çocuk öldürüldü. Ve sonra onun devlet yanlısı ve muhalifler yani yeşiller tarafından öldürüldüğünü söylediler.

Bunlar provokasyon… CIA ve Mossad’ın oradaki çalışmalarının bir ürünü… Ben mesela Tahran Üniversitesi dekanıyla sohbet ederken bana kısa boylu bir adam gösterdi. ‘Bu adam geleceğin cumhurbaşkanı’ dedi. Şu an Tahran Belediye Başkanı… Çünkü rüşvete karşı oluşuyla halkın gönlünü kazandı, dedi.



Musavi şu an ev hapsinde neden propaganda yapamıyor? Neden Musavi ortaya çıkamıyor?
Bakın, İran’ı Türkiye ile mukayese etmeyin. Türkiye yol geçen hanı… Şöyle mi olması isteniyor? BDP ile militanlarla sarmaş dolaş öpüşecek ve bu ülkenin başbakanı olaya muhabbet gözüyle bakacak. Ki hangi Avrupa ülkesinde o başbakanın yapacağı ilk iş savcıları harekete geçirmek olur? Çünkü burada resmen bir terör örgütü, hatta üzerlerinde silahlarıyla birlikte bu ülkenin ekmeğini yiyen, bu ülkede milletvekilliği yapan, bu ülkeye silah sıkan militanla kucaklaşıyor, öpüşüyor. Böyle bir ülkede bir başkan, olayı sadece muhabbet gözüyle yorumluyor. Böyle bir şey olabilir mi? Siz Türkiye’de böyle bir şey olmasını istiyor musunuz? Mesela sayın Arınç İslâmcı bir çizgide değil mi?
Evet…
Sayın Arınç bundan birkaç ay önce bebek katili için ev hapsini gündeme getirdi. Şimdi size soruyorum, madem İslâmcı…

Bir saniye, siz nasıl Musavi ile Abdullah Öcalan’ı bir yere koyuyorsunuz? İkisinin birbiriyle hiçbir ilgisi yok.
Bakın, işte oraya getireceğim olayı… Çünkü önceden de Türkiye’de bazı kişilere demokrat deniyordu. Ve birdenbire bu kürt aydınların bölücü çizgide olduğu anlaşıldı. Bugün nice aydın liberal denilen yazarların, terörist başının ev hapsine alınmasını istemeleri ve serbest bırakılmasını gündeme getirmeleri dikkat çekicidir. Teröristlere militan denilme noktasına gelindi bugün Türkiye’de… Musavi de oraya dönecek. Musavi şu an kılını kıpırdatamadığı için susuyor. Ben Musavi’nin hangi tandansta olduğu bilen biriyim.

İran’da halkın çoğu varolan sistemden şikâyetçi… Bunların hepsi nasıl Mossad ve CIA tarafından yönlendiriliyor? Bu çok komik…
Beş milyon kişi bir kere abartılı… Orada en fazla 1,5 milyon vardı. Tahran’ın nüfusu 17 milyon…
Ben size bir haftada o kadar kişiyi toplarım. Bu röportajı Kum’da veya Meşhed’de yapsaydınız bambaşka bir sonuç çıkacaktı. Gelişen konjöktüre göre liderlerin ve köşe yazarlarının tutumları değişiyor. PKK ile ilgili son derece ciddi önlemler aldıklarını söyleyen devlet yetkilileri son günlerde gevşek bir davranış içerisinde… İslâm’ın hükümlerine göre bir terörist başının cezası ev hapsi midir, yoksa yağlı kement midir? Bülent Arınç’a yahut Atatürkçü geçinen Kılıçdaroğlu’na sormak lazım… Eğer Atatürk bu gün yaşasaydı terörist başını İmralı’da besler miydi, yoksa yağlı kemendi çoktan boynuna takmış mıydı?



Sizce ne yapardı?

Yağlı kemendi boynuna takardı. Böyle bir rezaleti nasıl karşılardı?
Siz Humeyni’yi iyi tanıdığınızı söylüyorsunuz. Sizce Tayyip Erdoğan’ın yerinde Humeyni olsaydı kâfir Kemalist ideoloji bu kadar rahat söylemlerine devam edebilir miydi? Tayyip Bey İmam kadar sert bir şekilde kâfir sisteme darbe vurabildi mi?

O darbeyi vurabilmesi için başbakan’ın İmam gibi yaşaması gerekir. İmam gibi yaşamayan bir insan sözde Müslüman, ama özde kapitalist yaşayan bir insan kitleleri arkasından sürükleyemez. Bu kıyas İmam’ın hatırasına saygısızlık olur. Tenzih ederim. İmam’ı Tayyip Bey’le değil, kolay kolay hiçbir liderle karşılaştırmam. Gandi ancak onun gibi örnek bir yaşayışta olabilir. İmam’ın oğlunun bir gemiciği olmadığı gibi Beni Sadr biliyorsunuz ilk cumhurbaşkanıdır. Sadr İmam Humeyni’nin oğlu Ahmet’i başbakanlığa getirmek istedi ve İmam’a teklif ettiğinde İmam bunu şiddetle reddetti. İmam ‘hayır benim soyadımı taşıyan hiçbir akrabam devlet görevi almayacak. Hiçbir zaman münafıklara bu avantajı vermek istemiyorum. Kimse fitne çıkaramayacak. Zaten benim oğlum da başbakanlığa liyakatli değildir’ dedi. Soruyorum size, şeyhlerin bile kendi yerlerine oğullarını, ağabeylerini geçirdiği bir ortamda bırakın siyasi ihtiras ve hırs içerisinde olan kişilerin tutumunu, İmam gibi davranabilen biri var mıdır şu anda? Olmuş mudur? İmam vefat ettiği zaman arkasında yalnızca Kum’da kerpiçten bir ev bıraktı. Ve beş kuruş bile bırakmadan fakir bir şekilde öldü. Bugün hangi dünya lideri 2500 yıllık Şahlık rejimini yıkmış bir lider bütün ülke ekonomisi elinden geçen…

Peki siz Tayyip Erdoğan’ın da 80 yıllık Kemalist diktatörlüğü yıkarak bir devrim yaptığını düşünüyor musunuz? Ve bugün bu kadar camiye bomba koymaya yeltenecek kadar ileri giden Ergenekoncu askerler içerde… Cami içinde cinayet işlediği bazı yayın organları tarafından halen iddia ediliyor. Sizce bu askerlerin yargılanmasında büyük payı olan Tayyip Bey’in yaptığı da bir devrim değil mi?

Tayyip Bey İmam’la mukayese edilemez. Askerî vesayeti kaldırması gerçekten bu ülke için son derece müspet bir hareket oldu. Buna şimdiye kadar kimse cesaret edememişti. Peki Ergenekon diye bir olay var mı? Kesinlikle var. Ve süreç içerisinde -belki bu 30 yılı kapsayan bir süreç- ordu içerisine mezhebi ve meşrebi belli olmayan ateist zihniyetli bir güruh önce askeri liseler olmak üzere eğitim doktrin komutanlıklarını ele geçirmek suretiyle safha safha olayı bu noktaya getirmiştir. Ve anti demokratik derin bir devlet oluşturmuştur. Bu devleti de halka dayatmıştır. Şimdi bunun acısını en başta kendim çektim. Benim oğlum Çatalca İmam Hatip Lisesi’nde okuyor. Bununla emekli bir subay olarak gurur duyuyorum. Onun neler çektiğini ben kendi yavrumdan biliyorum. Milli güvenlik derslerine gelen askerlerin öğrencileri nasıl fişlediklerini oğlum anlatıyordu.

Siz neden ordudan malulen emekli oldunuz? Müslüman çocukların orduda namaz kılmalarına, oruç tutmalarına izin vermeyen sizden rütbece çok üstün subaylara bütün taburun önünde hakaret ettiğinizi duydum. Ve bu yüzden askeri mahkemede yargılanıyorsunuz.

Evet, askeri mahkemede yargılandım.



Ne idi suçunuz?
Askerlere dini kitap dağıtmak ve dini propaganda yapmaktan ve buna benzer çeşitli şeylerden ceza aldım. Bir sene rütbe alamadım. Terfi edemedim ve tabi üç tane mahkemem devam ediyordu. Kıl payı malulen emekli olmak suretiyle ordudan ayrıldım. Sonra bu suçlar askeri suç kapsamına girdiği için hapis cezaları almıştım. Ama artık emekli olduğum için, yani sivil olduğum için o davalar düştü.

Sizce orduda yapılan Ergenekon’la ilgili bu temizlemelerden sonra hala din düşmanı, ateist, askerlere işkence eden Kemalist kafada kişiler kaldı mı?
Halen var. Düşünebiliyor musunuz, Gaziantep’in kurtuluş yıldönümü oluyor, orada senaryo gereği Fransız askeri çarşaflı bir kadını sürükleyerek başından başörtüyü alıyor. Ama stadda bu sahnelenirken aynı anda tribünde garnizon komutanının emriyle bir nöbetçi subayı başörtülü yaşlı bir kadıncağızı dışarı çıkartıyor. Hadi o Fransız askeri kendi meşrebi gereği yapıyor o zulmü… Peki, sen garnizon komutanı olarak hangi mezhep ve meşrebin gereği olarak o kadını kocasının, torununun, oğlunun yanında dışarı çıkartıyorsun? Yani bırakın inanç mevzusunu, önce insan olmayı başarmak lâzım…

Yani bu garnizon komutanında bir Fransız kafası mı var demek istediniz?
Hayır, Fransızlara hakaret olur bu… İsim vermek zor… Çünkü Fransız kendi meşrebinin gereğini yapıyor. O fotoğrafları hatırlayın, tesettürlü kadınlar yavrularının yemin törenini tellerin arkasından seyrediyorlar. Böyle bir zulüm olabilir mi? Eşlerinin tesettürü yüzünden benim pırlanta gibi, çok ahlaklı ve çok başarılı devre arkadaşlarım ordudan ayrıldılar. Bu asker arkadaşlarımın çoğu bunalıma girdiler, eşlerinden ayrıldılar. İçlerinde intihara teşebbüs edenler bile oldu.

Şu an büyük şeytan Amerika’yla Castro, Morales, Chavez gibi sol görüşlü liderler psikolojik savaş halinde… Ayrıca Taliban da Amerika’yla savaşıyor. Taliban’a nasıl bakıyorsunuz?
Çok iyi başlayan hareketler bir süre sonra yönlendirilebiliyor. Taliban da bunlardan biri… Taliban Amerika’nın silah yardımıyla Rusları kovmadı mı?

Bu strateji değil mi?
Şimdi Amerika onların içine kendi ajanlarını sokup provokasyon yaparak Şii-Sünni düşmanlığı için onları görevlendiriyor. Müslümanların en yumuşak karnı kavmiyetçilik duygusu ve mezhepçiliktir. Amerika bunu iyi bildiği için El kaide militanlarını da bu şekilde yönlendiriyor.

‘Militan’ kelimesini özellikle mi seçtiniz? Direnişçisi demediğinize göre Kaide’ye de karşısınız?
Kesinlikle evet.

Dünyanın birçok yerinde cihadi eylemler yapan grupların hepsini terör kapsamında mı değerlendiriyorsunuz?
Neden değerlendirdiğimi söyleyeyim. Hizbullah için de böyle bir söz söyleniyor. Fakat bunu söyleyen sadece Amerika ve siyonist işgal devleti İsrail rejimidir. Murat Erden ‘Hizbullah’ adında bir kitap yazdı. Orada kendisi de itiraf ediyor, ‘Tesbit ettiğim Hizbullah’ın hiçbir eyleminin sivil yerleşim birimine ve sivil halka yapılmadığıdır. Bütün eylemler Amerikan ve İsrail üstlerine yapılmıştır’ diyor. Dolayısıyla terör kavramında birinin gerilla olması için resmi, sistematik bir şeması olacak. Resmi bir üniforması olacak ve sadece karşısındaki gücün polis ve asker kesimine karşı müdahale ediyor olacak.

İran sürekli İsrail’e ‘bombalarım akıllı ol…’ makamında tehditler savuruyor. Biz Mavi Marmara gemisinden döndükten sonra Ahmedinejad ‘İran da gemi gönderecek’ tarzında birçok açıklama yaptı. Fakat daha yarı yolda İsrail’in ufak bir atraksiyonuyla gemi geri döndü. Ne mücadele, ne de bir mukavemet…

İsrail bunu istiyor zaten. İlk adımı İran’ın yapması suretiyle uluslarası arenada İran’ı suçlu duruma düşürmek istiyor.



Düşürsün ne olur ki, bu İran için bir şeref değil mi?
Şimdi karşınızda siyonist Yahudilerin hâkimiyetinde olan bir BM var. Bir de İsrail’in İran’ı vuracağız söylemi var. Beş senedir neden onlar vuramıyor?

Mavi Marmara gemisini sormuştum Volkan Bey… İran neden geri adım attı?
Oraya geleceğim. Bakın, Libya daha -Allah rahmet eylesin- Kaddafi linç edilmeden önce sokaklarda…

Saddam için de Allah rahmet eylesin der misiniz?
Hayır, asla diyemem.

Neden?
Çünkü Saddam gerçekten tam anlamıyla Amerika’nın uşağıydı.

Peki Sünni olduğu için mi bu kadar kızgınsınız ona?
Hayır, Sünni olabilir. Biz olaylara Sünni ve Şii diye bakamayız. Biz olaylara ümmet açısından bakmalıyız. Ben de şiiyim, ama Mahmud Efendi hazretlerini son derece seviyorum. Adıyaman’daki Seyda hazretlerini, Kıbrıslı Şeyh Nazım’ı seviyorum. Bunların kerametlerini görmüş ve sohbetlerinde bulunmuşum. Biz olaya ne zaman mezhepçi olarak bakarsak o zaman İslâm’a ihanet etmiş oluruz. Aynı İmam Humeyni’nin söylediği gibi…

Bugün İran-İsrail savaşı olsa sizce bu savaş ne kadar sürer?
Bence çok kısa sürer bu savaş… Dünyada iki tane şeriat devleti var. Biri İsrail, biri İran… Bundan dolayı bu savaş diğerleri gibi uzun bir savaş olmayacak. Ya hep ya hiç savaşı olacak. O yüzden strateji uzmanları bunu üçüncü dünya savaşı olarak görüyorlar. Bence bir haftadan fazla sürmeyecek. Ama İran da çok büyük darbe alacak şüphesiz… Fakat İsrail’in haritadaki yeri çok küçük olduğu için İsrail yarasını kolay kolay saramayacak. İran için durum böyle değil.

İran İsrail’e savaş açtığında karşısında Amerika’yı da bulacak. Yani iki ülkeyle savaşacak aslında… Peki, bu durumda İran Türkiye’yi de kendine müttefik olarak görür mü?
Kesinlikle şu anda Amerika çizgisindeki Türkiye’yi göremeyecek. Atatürk’ten sonra Türkiye’yi tam bir Amerikancı çizgi izlemiştir. Ekonomik, sosyal ve siyasi yapı olarak… Şu an da o yapıyı halen en üst düzeyde devam ettirmekte… Türkiye bu savaşta asla İran’ın yanında olmayacak. Bu da Türkiye’nin aleyhine olacak.

Peki, sizce hangi Sünni devlet yardımcı olacak bu olası savaşta İran’a?
Olabilir mi? Mümkün değil. İran tek başına kalacak…

Rusya ne yapar, yardım eder mi?
Evet, Rusya yardım etmek zorunda… Çünkü Rusya da tehdit ediyor Kürecik’teki radar olayını… Rusya da çok iyi biliyor ki İran ve Türkiye’den sonra sıra kendisinde… Bunu Putin çok iyi idrak etmiş durumda… Çin belki o kadar değil, ama inanın Rusya bu işin peşini bırakmayacak. Onun çok büyük desteği olacak.

Ortadoğu’daki diğer ülkelerden yardım gelmeyecek mi İran’a? Rusya’ya ne kadar güvenebilir burada…

Ekonomik olarak bir yardım sağlıyorlar mı ki Lübnan veya Ürdün böyle bir savaş durumunda yardım sağlasın.

Suriye’ye Lübnan destek oluyor ya… Zaten İsrail ortak düşman…

Hizbullah’ın da bu savaştaki fonksiyonu ellerinde çok gelişmiş füzelerin olması… Bir yandan da Telaviv’i füze yağmuruna tutacaklarına kesin gözüyle bakıyorum. Çünkü iki ayrı cephede savaş açıldığı zaman İsrail olayla başa çıkamaz. Bakın Amerika da İsrail’den yaka silkmiş durumda… Kendi ekonomilerini de bunlar yüzünden batırıyorlar. Geçen sene büyük ekonomik sendromdan kıl payı döndüler. Bakın bu iş çocuk oyuncağı değil. İran zaten nükleer silahı da yapmış durumda… İsrail o yüzden göze alamıyor savaşmayı…

Sizde İran’da on beş gün cezaevinde kaldınız. Nasıl olduğunu biraz anlatır mısınız?
Azerbaycan’da Karabağ’da biliyorsunuz bir katliam olmuştu. Bundan dolayı ben Azerbaycan’a geçip orada savaşmak istedim. Çünkü Azerbaycan’ın Büyük Birlik Partisi bana davetiye gönderdi. Orada savaşmak için… Ben de kabul ettim.

Neden bir başkasına değil de size böyle bir teklif geldi? Yani siz potansiyel bir savaşçı mısınız?
Bazı kişiler vardır. Pasif, öne çıkmayan kişilerdir. Bazıları da daha radikal, daha savaşçı… Tabii ki ticaretle uğraşan bir insan olsaydım bana bu teklifi getirmeyeceklerdi. Ben aktif olarak siyasetin içinde olan, orada İran’ın Azerbaycan’a yönelik gazetesinde onları destekleyen yazılar yazdığım için Azeriler beni iyi tanıyorlardı.

Peki, nasıl yakalandınız? İran’dan Karabağ’a savaşmak için girerken mi?
Hayır. Bana gelen davetiye ile Azerbaycan elçiliğine gittim. Fakat daha Azerbaycan o dönemde tam bağımsızlığını ilân etmediği için Rus büyükelçiliğinin içindeydi. O sırada Rus güvenlik görevlileri birbirleriyle konuşurlarken bana Rusça küfrettiler.

Siz ne yaptınız bu küfürlere karşılık olarak?
Bende onlara aynen küfretmeye başladım. Ve bir Rus görevliye kafa attım. Bunun üzerine arbede oldu, dışarı çıkartıldım. Sonra bunlar beni İran devletine Türkiye’nin casusu diye şikâyet etmişler. ‘Azerbaycan’a gidip orayı karıştıracak, aslında Türkiye’nin adamıdır’ demişler. Bunun üzerine İranlı yetkililer geldiler. 1993 yılının ramazan ayıydı. Beni 15 gün sorguladılar. Mahkemeye çıktım, beraat ettim. Rusya’nın iftirasıyla sorgulandım.

İran size değil de Rusya’ya inandı yani…
Bakın ben bireyim, lütfen atraksiyonel yönlendirmeler yapmayın.

Bu olaydan sonra sizi Türkiye’de takib eden ajanlarının size suikast yapmak istediklerine dair duyumlarınız oldu mu? Bir suikast girişimi…
Evet, bir kere oldu. Yine şüphelendiğim birisi… İsim vermeyeceğim.



Çok önemli bu isim, lütfen…
Tamam, söyleyeyim. Çok önemi yok, o kişi Yeşil kod adlı Mahmud Yıldırım’dı.

Nasıl oldu bu suikast girişimi?
İran’dan dönmüştüm. Çengelköy’deydi o dönem evim… Sizi bir konferansa götüreceğiz hocam, dediler. Kendisinden şüphelendiğim bir kişi arabaya aldı beni… Korkmadım, ama bir numara döndüğünü hissettim. Bindim yine de arabaya… Ama eşime not bıraktım, bana bir şey olursa şu kişi sorumludur, dedim. Ona da sonra arabada söyledim. Sen beni bir yere götürüyorsun ama ben gece saat on ikide evde olmadığım takdirde direk bunun suçlusu sensin, dedim.
Çengelköy’de siteden çıktık. İnerken sağda bir baktım Yeşil tabancasını iki eliyle bana çevirmiş vaziyette tutuyordu. Tetiğe bastı, fakat silah ateş almadı. İki kere tekrar etti ve ikisinde de ateş almadı. Yıllar sonra -o yüzü hiç unutmuyorum- elinde silah olan adamın gazetelerde televizyonlarda resmi yayınlandı. Yeşil kod adlı Mahmud Yıldırım’dı. Çok yakındı bana, kırk metre kadar yakındı silahının tetiğine bastığında…

Yeşil bunca insan arasından suikast yapmak için neden sizi seçmiş olabilir ki?
Yeşil’in benimle bir davası yok. Bilmiyorum, hiçbir grubu suçlamayacağım. Fakat benim çıkardığım sonuç İran’la aram açıldığı için beni vurup suçu İran istihbaratının üzerine atacaklardı. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacaklardı. Bunu yapan Türk istihbaratı mıydı, yoksa CIA’miydi, KGB’miydi işte ona bir isim veremem. Yeşil o dönem bu işi kimin adına aldı, inanın bilmiyorum.

Neden şikâyetçi olmadınız?
İsteseydim o dönemde şikâyetçi olurdum. Kanûnî yönden çözmek için uğraşırdım. Fakat o dönem düşündüm ki boşuna bir çaba olacaktı.

İran’da Türk istihbaratı olarak sorgulandığınız için Türkiye’ye döndüğünüzde sizi Türkiye istihbaratı sorgulamadı mı? Yani ‘Kendinizi Türk istihbaratı göstermek için bilerek fişlettiniz’ şeklinde ayrıca bir sorgu oldu mu Türk istihbaratı tarafından?
Evet, sorgulandım tabi ki… Bu bireysel bir olaydır, dedim. Çünkü orada Karabağ halkına yapılmış bir katliam var. Ermenilerin yaptığı bir katliam… Bende buna tepki olarak bireysel olarak orada savaşmak istediğimi söyledim. Yaptığım iş Türkiye’nin hoşuna gidecek bir işti.

Bu yaptığınız Türk istihbaratının hoşuna gittiyse size birlikte çalışma teklif ettiler mi?
Hayır, öyle bir şey teklif etmezler. Benim inanç ve akaidimi bildikleri için… Bazı insanlar parayla, bazıları da makam mevki ile satın alınır. Ama benim bir çizgim var.

Vatanperversiniz ama bu yeterli olmaz mı?
Vatanperverim ama benim çizgim laik, Kemalist, demokratik bir ülke çizgisinde değil. Sosyalist bir insan da vatanperverdir. Ülkesini Rusya’ya ve Çin’e peşkeş çekmediği sürece…

Savaşçı kimliğinizden ötürü soruyorum. Siz aynı Karabağ’da hissettiğiniz refleksi Türkiye için de hissediyor musunuz? Yani benim dağlarda askerim şehid oluyor, ben bunlara karşı artık askeri mücadele yapılamayacağını anladım. Kendim bireysel olarak gerilla mücadelesiyle PKK’ya müdahale etmeliyim, der misiniz?

Azerbaycan’daki pozisyon farklıydı, Türkiye’deki pozisyon farklı… Türkiye’de bir devlet var. Ben kendimi devlet yerine koyamam. Polisi, jandarması var.

Olay Karabağ’da olduğunda kendinizi nereye koyarak gitmek istediniz?
Bakın stratejik algı yönlendirmesi yapmayın lütfen… Türkiye’de böyle bir şey söz konusu değil ki… Orada iki devletin savaşı var, burada ise bir devletle bir çapulcunun savaşı var. Orada bir başıboşluk vardı. Ermeni katliamı ve düzensiz bir ordu vardı. Darmadağın ve hiçbir planı, programı olmayan… Daha sınırlarını bile Rusya’nın koruduğu bir ülke vardı. Ben böyle bir ülkeye girip müdahale etmek istedim.


Tuncay Güney’in sizinle ilgili asılsız olduğunu söylediğiniz iddiaları nelerdi?
Veli Küçük Paşa’yla birlikte dönemin cumhurbaşkanına darbe yapacağımızı iddia etti. Oysaki böyle bir şey imkânsız, ben o dönem İran’daydım. Ve dönemin Cumhurbaşkanı Ebul Feyz Elçibey ile Veli Paşa aynı inanç birliğindeydi. Birbirleriyle vatanperver bir şekilde muhabbet içindeydiler.

Ergenekon’un en önemli isimlerinden Veli Küçük’le nasıl tanıştınız?
Eşimle boşanma aşamasındaydık ve Veli Paşa sadece aramızı bulmak maksadıyla bizlere nasihat vermek için beni yanına çağırmıştı. O sıralarda bundan dolayı görüşüyorduk.

Sizin aranızı Veli Küçük’ten başka bulacak biri yok muydu? Veli Küçük sizi kendine çok yakın mı hissediyordu?
Hayır, Veli Küçük Paşa kayınpederimin devre arkadaşı ve aynı zamanda babamla aynı yerde görev yapmış kişidir. Bundan kaynaklı olarak tanıyorum. Kayınpederim de subaydır. Onunla devre arkadaşı, ama bizim Veli Paşa’yla inanç birlikteliğimiz yok.


Tuncay Güney’le nasıl tanıştınız?
Tahmini olarak 1993 senesinde Star Tv’de ve TGRT’de metafizik konularla ilgili programlara çıkmıştım. Tuncay Güney ilk defa o zaman beni aradı. Parapsikolojik konulara merakı olduğunu, STV’de program yaptığını, Fethullah Gülen Hoca’nın dört yıl özel kalem müdürlüğünü yaptığını ve benimle tanışmak istediğini söyledi. Görüştük. Elimden geldiğince parapsikolojik konularda bilgilendirdim. Bunun dışında bir konu hakkında konuşmadık. Altı ay sonra düğünü vardı. Gittik. Tesettür gelinlikli hanımını da görünce ona güvenim daha bir arttı. Meğerse onu vizör olarak kullanıyormuş. Kamuoyunun beynini yıkamak için… Nitekim kızcağızı terk edip altı ay sonra yurt dışına kaçtı.

Tuncay Güney’e neden Reşat altını taktınız?
Bende Osmanlı imajı oluşturduğu için kendisine Reşat altını taktım. Meğerse başka bir şey çocuğuymuş. Ne çocuğu olduğunu ise Kanada’daki kılık kıyafetinden hepimiz gördük.

Ne demek istiyorsunuz?
Müslüman gibi görünüp haham oluşunu kastediyorum.

Peki, hahamlık iddialarından sonra bir daha görüştünüz mü?
Hayır, M. Ali Birand’ın 32. gün programında benimle ilgili hayal ürünü iddialarıyla ilgili olarak mail attım Amerika’ya… Niçin benimle ilgili bu iftiraları uydurdun diye… Bana cevaben ‘Volkan abi, özür dilerim. Onları baskı altında söyledim’ dedi.

Kimin baskısı altındaymış?
Bilmiyorum ve sormak da istemedim. Daha fazla muhatab olmak ve yazışmak istemedim. Özür diledi yani… ‘Baskı altında bunları uydurmak zorunda kaldım’ dedi.

Babanızla da görüştüğünü iddia ediyor Tuncay Güney?
Babamla bir kere 45 dakika görüştü. Babam onu bile zor hatırladı.

Babanızla ne konuştu?
Türkiye’nin ekonomik ve siyasal durumu hakkında ve güneydoğudaki anarşi hakkında konuştular. Sayın Nazlı Ilıcak vardı. Tuncay Güney’in sunduğu bir televizyon programıydı.


Soner Yalçın son kitabında babanızla ilgili olarak ‘cemaat mensubu’ diyor
Hangi cemaat?

Anlayın efendim…
Eğer Fethullah Gülen hocanın cemaatini kastediyorsanız öyle bir şey yok.


Yani cemaatten değil miydi babanız?
Hayır, babam milliyetçi muhafazakâr bir çizgidedir. Kendisini yakından tanıyanlar da bunu iyi bilir.

Yani Soner Yalçın babanıza iftira ediyor.
Evet. Zaten Soner gazetecilik yapan bir tetikçidir. Yalçın Küçük gibi bir adamın yakın dostudur, diyeyim anlayın siz…

Medyada Ergenekon’un Oda TV dışındaki en önemli temsilcisi kimdi?
Aydın Doğan da Ergenekon’un bir ayağıydı. Herkesin bildiği kadarıyla biliyorum. Gerek tv, gerekse tüm medya mensuplarıyla Ergenekon’u tam gaz destekledi.

İran’ın bir şeriat devleti olduğunu söylediniz. Türkiye’nin de şeriatla yönetilmesini istiyor musunuz?
Aksini söylemek kişiyi dinden çıkartır. Allah’ın hükümlerinden başka bir hükmü kabul etmek küfürdür. Kişi laik olabilir, fakat devlet laik olamaz. Çünkü devlet birey değildir. Maide suresi 44-45 ve 47. ayetlerde Allah’ın ayetleriyle hükmetmeyenler ‘kâfir’ olarak adlandırılmaktadır.

Kolunda bozkurt dövmesiyle dolaşan Transseksüel Sisi’yi nereden tanıyorsunuz?
Sosyetede metafizik konularla ilgili olarak uzmanlığımı duymuş ve bana geldi. Ona bir seans uyguladık. Bioenerji ve Reiki üzerine bilgi aldı. Milliyetçi bir düşünceye sahip… Manevi tedavi almak isteyen biriydi.

Ülkücü Transseksüel Sisi’nin 1997’de 28 şubat sürecinde Kalkancı ve Fadime Şahin olayını tezgahladığı yazılmıştı. Ve dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, Sisi’nin bu olayları tezgâhlamak için JİTEM’de kurs gördüğünü iddia etmişti.

Ben bu konuları bilmem. Bioenerji konularındaki ünümü bilen birçok kişi bana gelmiştir. Bunların kim olduklarını, şecerelerini araştırmam.

Harun Kolçak da bu metafizik işlerle ilgili… Onu da tanıyorsunuz.
Kanal D’deki şarkı yarışmasında görev alan arkadaşım Sayın Gülden Karaböcek’le stüdyoya gittiğimizde kendisi bizi Kolçak ile tanıştırdı. Kitabımı hediye ettim. Orada 40 dakika kadar sohbet ettik. O kadar…

Ahmet Can / Habervaktim.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.