Sahabe Ruhlu Bir Nesle İhtiyaç Var

Sahabe Ruhlu Bir Nesle İhtiyaç Var
“Sahabe, Kur’an’ın oluşturduğu toplumdur. Onların rehberliğinde hayatımıza çeki düzen vermeliyiz” diyen Siyer Vakfı Başkanı Mehmet Kaya, “Bugün 21. yüzyıl müslümanları olarak sahabe ruhlu, sahabe nefesli kametlere ihtiyacımız var.

- Bugün kapitalist emperyalist kültür, insanımıza rol modeller, ikonlar dayatıyor. Bu durumu Hazreti Peygamber Efendimiz ve sahabe ışığında nasıl değerlendirmek gerekiyor?

 
- Ahzab Suresi’nde Peygamber Efendimiz için ‘Üsvetün Hasenetün’ yani ‘En güzel örnek’ ifadesi kullanılır. Dolayısıyla Aleyhissalatü vesselam Efendimiz, hayatın her alanında örnek ve rehberdir. Bebek olduğumuzda bebekliğiyle rehberdir. Gençlik çağımızda gençliğiyle rehberdir. Anne-baba olduğumuzda, Efendimiz babalığıyla rehberdir.
 
SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜ EFENDİMİZ’DE!
 
Askerliğiyle, ticaretiyle, öğretmenliğiyle rehberdir. Efendimiz (sas)’in insanoğlunu ilgilendirip de söz söylemediği hiçbir alan yoktur. İnsanoğlunu kıyamete kadar ilgilendiren olayların bir benzerini, asr-ı saadette  bir nüve halinde bulmak mümkündür. Bugün hangi sorunumuz varsa, önümüze çıkan her türlü engelin çözümü Efendimiz’in hayatında mevcuttur. Efendimiz’i daha iyi bilmek, daha iyi tanımak ve onun bu güzelliklerini hayatımıza geçirmek, hayatımızı Allah’ın istediği şekilde düzene sokmamız gerekiyor
 
İNSAN, İSLAM’A TESLİM OLUNCA SELAMET BULUR!
 
- Bu noktada sahabe-peygamber ilişkisine daha fazla kafa yormak gerekiyor mu?

- Efendimiz ve Ashab-ı kiram efendilerimiz mescidde otururken, ashabdan bir kimse cahiliye dönemindeki halini anlatıyor. “Hanımıma dedim ki, kızımızı hazırla, onu dayısına götüreceğim” diyor. Mekke cahiliyesinde kızı dayıya götürmek de kuyuya gömmek anlamına geliyor. Cıvıl cıvıl hayat dolu kız çocuğu... Sahabe efendimiz, burada karısının durumu anladığını ve hüngür hüngür ağladığını anlatıyor. Kadınların konuşma hakları olmadığı için hanımı ses çıkartamıyor. Burada sahabe efendimiz, kızının hoplamaktan zıplamaktan durmadığını belirtiyor ve daha önceden kazdığı kuyuya kızını attığını söyleyip, “Kızım, kuyuya eğilip bakar mısın” diyor. Kız eğildiğinde itiyor ama nasılsa kız çeperlerden tutuyor ve düşmüyor. “Ben eğilirken, kızım üzerimdeki tozları silerek ‘Babacığım üstün kirlenmiş’ dedi” diyor. İşte sahabe efendimiz bunu anlatırken, Efendimiz hüngür hüngür ağlıyor. O ağlayışı görenler, anlatan kişiye kızıyorlar. Efendimiz, “Bırakın, bir daha anlatsın” diyor. Aynı olayı bir kez daha dinledikten sonra “İşte sizin İslam’dan önceki hayatınız buydu” buyuruyor. Ne zaman ki İslam geldi ve sahabe kendini İslam’a teslim etti, insanlar da sahabe eliyle selameti, güzelliği, barışı gördü. İnsan kendini İslam’a teslim ettiği zaman, ‘Evet ben selamete erdim’ diyor, ki bu aynı zamanda ‘Ben selamete erdiğim gibi diğer insanlar da benim elimden, işimden ve diğer azalarımdan da güven içerisindedirler’ demektir.
 
Sahabeler, Kur’an’ın da odağında
 
İşte Ashab da İslam’dan önce anlattığımız böyle bir haldeyken, Hazreti Peygamber Efendimiz, onları aldı ve hamurlarını Kur’an-ı Kerim’le yoğurdu. Düşünebiliyor musunuz? Sahabe bir iş gerçekleştiriyor; Hazreti Allah onlar hakkında ayet indiriyor. Kur’an’ın hoş görmediği bir şey yaptıklarında, ayet iniyor ve “Kendinize çeki düzen verin” diyor. Aslında sahabe demek, din demektir. Zaten bizim vakıf olarak da projelerimizin en büyük amacı, Sahabe’nin rehberliğinde dini hayatımızı gözden geçirmek. Çünkü sahabe efendilerimiz semanın arza birer armağanıdır. Biz onların rehberliğinde hayatımıza çeki düzen vermeliyiz. Seyyidina Ebu Bekr’in hayatında biz sıddıkiyeti görüyoruz. Elbette ki diğer sahabelerde de sıddıkiyeti görüyoruz ama Ebu Bekir (ra)’de bu vasıf zirve yapmış. Hazreti Ömer’de farukiyeti görüyoruz. “Osman’dan melekler bile haya eder” diyor Efendimiz. Hazreti Ali’ye gelin, istikameti görün, ilmi görün, şecaati görün. Diğer sahabeleri de benzer bir şekilde sıralayın. Sahabe, Kur’an’ın oluşturduğu toplumdur. Peygamber Efendimiz’in elleriyle yoğurduğu toplumdur. Bugün 21’inci yüzyıl müslümanları olarak sahabe ruhlu, sahabe nefesli kametlere ihtiyacımız var. Böyle bir nesle ihtiyaç duyuyoruz. Efendimiz ve sahabe efendilerimiz daimi olarak bizim rehberimizdir. Dini hayatımızı bu şekilde gözden geçirmeliyiz ki, kendi asrımıza, kendi fıtratımıza dönebilelim. Bunun yegane yolu budur. Abdullah b. Mesud, “Kur’an’dan on ayet ezberlerdik ve onların gereğini yerine getirmeden başka âyet ezberlemezdik” diyor. Sahabede müthiş bir ciddiyet ve bilinç var. Anasını, babasını, malını, mülkünü ve hatta canını, her şeyini feda edebiliyordu. Zaten o sayede İslam, Arap yarımadasından öyle bir büyüdü ki, İran’dan Semerkand’a kadar dünya İslam’a yurt oldu. Dünya, İslam karşısında kendisine çeki düzen verme gereği hissetti. Bütün bunlar ciddiyet ve teslimiyeti gösteriyor.
 
EVİMİZDE Hz. EBUBEKİR VARMIŞ GİBİ HAREKET ETMEK LAZIM
 
- Çocukları da Barbie bebekler ve kahramanlarla yetiştiriyoruz. Çocuklarımıza da sahabenin modelliği babında nasıl yaklaşmamız gerekiyor?
 
- Çocuklarımızın örneklere, rolmodellere sarıldığı çağda az önce bahsettiğimiz tabloyu onlara yansıtmamız lazım. Evimizde Hazreti Ebubekir varmış gibi hareket etmek lazım. Çocuğumuz eğer şecaatli ise “Sen Hazreti Ali gibisin” demek lazım. Hazreti Ebubekir’in kızı Esma validemiz var, biliyorsunuz. Hicret sırasında hasta haliyle dağa yemek taşıyor. Kızlarımıza “Esma gibi fedakârsın” demek lazım.
 
100 bin dönümlük Asr-ı Saadet Köyü
 
- Kutlu Doğum ile beraber hizmete girecek Asr-ı Saadet Müzesi projeniz ne durumda?

- Uluslararası Siyer Araştırmaları Enstitüsü’nü kurduk. Siyer alanında yazılmış pek çok eseri bünyemizde barındıracağız. Dijital kütüphane kuracağız. Siyer alanında çalışan araştırmacılar kurduğumuz enstitüde rahatlıkla çalışma yapabilecek. Nisan ayında enstitümüzün resmi açılışını gerçekleştireceğiz.  Bu projemizin ikinci ayağını Siyer Müzesi oluşturuyor. Efendimiz’in yaşadığı Mekke ve Medine’nin maketlerinin bulunduğu bir müze inşa edeceğiz. Efendimiz’in evinin, Cebel-i Nûr’un, Hira Mağarası’nın, Mescid-i Nebevi’nin maketlerinin yer aldığı, Efendimiz (sas)’in giymiş olduğu eşyaların, yedikleri hurmaların bulunduğu bir müze... Yani Efendimiz’e ait ne varsa o atmosferi orada oluşturacağız. Çalışmalarımızın 3. ayağını ise Asr-ı Saadet Köyü oluşturuyor. Yüz bin dönümlük bir alanın bir ucunu Mekke, diğer ucunu da Medine olarak düşünüyoruz. Mescid-i Nebevi’nin ilk halinin birebir aynısını yapmak istiyoruz. Dolayısıyla bu köye girdiğinizde kendinizi Asr-ı Saadet’te yaşıyormuş gibi hissedeceksiniz. Bunun için müsait bir arsa arayışındayız. Allah nasip ederse o yer ihtiyacımızı giderdiğimizde o coğrafyanın aynısını inşa edeceğiz.
 
 
- Siyer Vakfı’nın çalışmalarını da konuşalım biraz...
 
- Siyer Vakfımızın temellerini muhterem Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın önderliğinde 2009 yılının Haziran ayında attık. Ekim 2010’da derslerimize, faaliyetlerimize başladık.
 
- En dikkat çeken organizasyon da 82 İl 82 Sahabi Projesi oldu, değil mi?

- 82 il 82 Sahabi projemiz kapsamında 3 yıllık bir zaman diliminde Lefkoşa’yı da dahil ederek ülkemizin tüm illerinde Sahabe Efendilerimizi anıyoruz. Bizzat türbesi bulunuyorsa, makamları bulunuyorsa ya da karakteristik özellikleriyle bağ kurduğumuz sahabileri bu illerde anlatıyoruz.  Mesela İstanbul’un fethi için İstanbul’a kadar gelmiş ve burada defnolunmuş Ebu Eyub El-Ensari Hazretleri’ni İstanbul’da, Afyon’da bir süre bulunduktan sonra tekrar Haremeyen’e dönen ve Afyon’da bulunan insanların onun hatırına makam inşa ettiği Ebu Zerr-i Gıfarî’yi Afyon’da anlatıyoruz. Malumunuz mizahi yönünün çok güçlü olduğunu bildiğimiz Rize’de sahabe efendilerimizden mizahî yönü kuvvetli olan Hazreti Nuayman programı gerçekleştiriyoruz.
 
- Bu proje haricinde de pek çok projesi var Siyer Vakfı’nın...
 
- Muhterem Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, Cumartesi günleri saat 20.00’de vakfımızın genel merkezinde sohbetlerini gerçekleştiriyor. Vakfımızın faaliyetlerine ‘Suffa Mektebi’ dersleriyle başladık, şimdi de Cumartesi sohbetlerini Ehl-i Beyt Mektebi programları ile devam ettiriyoruz. Bunun yanında 2011-2012 döneminde SAMED adında bir medrese programı oluşturduk. Her Cumartesi ve Pazar günü iki grup halinde alanında ihtisas sahibi hocalarımız SAMED medresesindeki öğrencilerimize İslamî ilimler alanında dersler veriyorlar. Suffa Meclisleri projemizle, dünyanın dört bir tarafında 5-16 yaşları arasındaki insanlar başlarında bir muallim olmak şartıyla ders işliyorlar. ‘Siyer Söyleşileri’ ile siyer alanında eser veren hocalarımızla ayda bir kere gerçekleştirdiğimiz söyleşiler oldu. Hanım kardeşlerimiz de vakfımız bünyesinde kurdukları Hanım Komisyonu’nda ‘Çağın Esmaları’ başlığı ile ilmî çalışmalarına devam ediyor. “Çağın Mus’abları” olarak genç kardeşlerimiz de Arapça eğitiminden ilmî müzakerelere kadar pek çok alanda çalışmalarını gerçekleştiriyor.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.