“Camisini muhafaza edemeyen muhafazakârlık”

“Camisini muhafaza edemeyen muhafazakârlık”
Nihal Bengisu Karaca, Mimar Sinan’dan kalma tarihi caminin zarar görmesiyle ilgili tartışmalarda hükümeti eleştirerek “Camisini muhafaza edemeyen muhafazakârlık” yorumunda bulundu.

Üsküdar’da denizi doldurma çalışması sırasında Mimar Sinan’ın eseri tarihi Şemsi Ahmet Paşa Camii’nin zarar görmesiyle ilgili tartışmaya muhafazakar kalemlerden Nihal Bengisu Karaca da girdi. Karaca, “Camisini muhafaza edemeyen muhafazakârlık” başlıklı yazısında, iktidara eleştirilerde bulundu.

 Karaca, Habertürk gazetesindeki köşesinde “Her Allah’ın günü Osmanlı Osmanlı deyip, kendisini dindar-muhafazakâr diye tanımlayıp hem Osmanlı eseri hem ibadet mekânı olan bir yapıya sahip çıkılmasını “bir avuç elitistin yaygarası” diyerek mahkûm edenler, ne kadar sakil göründüklerinin farkında bile değil. Muhafazakârlığın emaresi “korumak”tır, ama bu kimseler tarihi bir camiyi korunmaya değer görmüyorlar. Burada en hafifinden zihinsel bir garibanlık var” diye yazdı.

Karaca’nın yazısının tamamı şöyle:

“Üsküdar’ın kıyısına kondurulmuş, haşmetiyle değil mütevazı zarafetiyle kalpleri fetheden denize sıfır inci tanesi, Mimar Sinan’ın eseri Şemsi Paşa Camii, İBB ve Üsküdar Belediyesi tarafından uygulanan proje dolayısıyla talihsiz günler yaşıyor. Üsküdar’ın “semt sadakati” nedir bilenleri ve neredeyse İstanbul’un tüm aklı başında sakinleri, en önemli özelliği deniz kenarında olmak olan cami etrafındaki genişletme projesinden rahatsız. Denize kazık çakmak ve boğaza doğru çıkma yapmak suretiyle yapılacak yaya yolunu genişletme, cami önüne meydan kondurma projesi son derece anlaşılır nedenlerle tepki görmekte. Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in, “Kurul onaylı proje, Şemsi Paşa Camii’nin deniz kıyısındaki alanda değil iskele tarafında. Ayrıca dolgu sistemi de değil, kazıklı teras sistemi” şeklindeki açıklamaları tepkiyi dindirmedi, bilakis daha da artırdı.

Neden mi? Çünkü Şemsi Paşa Camii; 1580’de deniz kıyısında olacak şekilde tasarlanmış, öyle de kalması gerekiyor.

Çünkü, semt belleği yapboz alanı değildir. Tarihi eseri de kapsayan büyük değişikliklere gidilirken o semtin onayının alınması, yapılacak değişiklik için yarışma şartlarının belirlenmesi ve işin erbabının seçtiği projenin uygulamaya geçirilmesi gerekir. Ancak ne halka soruluyor, ne de kent belleği kavramının önemini kavramış meslek erbabına.

Çünkü günün sonunda ne olduğunu hepimiz gördük. Güzelim caminin hemen dibine sıra sıra çakılan kazıklar nedeniyle caminin duvarları çatladı. Bu şehri sevenler, o fotoğrafları gördüklerinde gözyaşlarını tutamadı. Görüntülerin sosyal medyada yayılması nedeniyle olsa gerek, proje “şimdilik” durdu. Hemen her tartışmada olduğu gibi bu tartışmanın da kendine özgü nedenlerle saçmalamakta beis görmeyenleri var.

Her Allah’ın günü Osmanlı Osmanlı deyip, kendisini dindar-muhafazakâr diye tanımlayıp hem Osmanlı eseri hem ibadet mekânı olan bir yapıya sahip çıkılmasını “bir avuç elitistin yaygarası” diyerek mahkûm edenler, ne kadar sakil göründüklerinin farkında bile değil.

Muhafazakârlığın emaresi “korumak” tır, ama bu kimseler tarihi bir camiyi korunmaya değer görmüyorlar. Burada en hafifinden zihinsel bir garibanlık var.

MANASIZ PROJELER SİLSİLESİ

Dahası hemen karşı kıyıda, her gün doğumunda, “Aman Allah’ım, yine çok çirkinim” diye depresyona giren Kabataş “beton martı” iskelesinin yapımı var. Yine boğaz doldurma var. Boğaza abanma var. Karadaki yayılımını tamamlayıp atlarını boğaza süren betonun pervasızlığı var.

Sonra bir de Çengelköy için bahsi geçen bir plan var. Çengelköy tarihi çınar altı dahil birçok binanın çehresi yenilenecek. Güzel. Ama “mermi” şeklinde yapılacak 15 Temmuz Çeşmesi nedir Allah aşkına?

15 Temmuz destanı mermilerle mi yazıldı, yoksa canından başka silahı olmayanların tankların karşısına diktikleri cesaretle mi? Sorunun cevabı Çengelköy’ün müşfik bağrına saplamayı düşündüğünüz formun ne kadar manasız olduğunu gösterecek.

İLLE DE MEYDAN GEREKİYORSA

Üsküdar’a dönelim.

Şemsi Paşa Camii’nin vaktiyle önü mavi, arkası yeşil bir tasarımın kalbinde yaşadığını sosyal medyada caminin ve etrafının yolculuğundan yazılı-fotoğraflı notlar paylaşan Seda Özen sayesinde öğrendim. Üsküdar’ın orijinal kurgusunda, Şemsi Paşa Camii’nin yanıbaşında meydan olmaya müsait bir alan zaten varmış. Ancak 1966 yılındaki sahil yolu yapımı sırasına bu alanın bir kısmı yola gitmiş, kalanının yerine de Üsküdar Evlendirme Dairesi yapılmış. Mimar ve restoratör Seda Özen makul bir öneride bulunuyor: “Eski boşluğu elde etmek için evlendirme dairesi kalkabilir. Belki onun yerine meydan yapılabilir.”

Lütfen bu öneriye kulak verin. Camiyi kıyıdan ayırmayın. İlle de meydan gerekiyorsa, evlendirme dairesini taşıyın, alelade bir yapıyı yıkın, o alanı meydan olarak kullanın. Lütfen.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum