Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

Kurban Bayramı Tatili Kısaltılmalıdır!.. (1)

Kurban Bayramı Tatili Kısaltılmalıdır!.. (1)

Ben din âlimi değilim, dolayısıyla dini konularda ahkâm kesecek hâlim de yok. Ama her fani için nefes sayılı, ömür süreli. Bu dünya hayatı bir gün bitecek ve sonunda her koyun kendi bacağından asılacak. Mizan terazi kurulacak, her insan dünyada kendisine bahşedilen imkânlar (bilgisi, görgüsü, becerisi, yetkisi, malı, mülkü, yaptığı işler, yapmadığı işler, geride bıraktıkları) ağırlığında sorguya çekilecek. Yani hesaplar görülecek; çoban Ahmet’in de, fabrikatör Mehmet’in de Profesör Şaban Şimşek’in de, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da. İsimlerinin önündeki statü veren ekler de olmayacak; Ahmet, Mehmet, Şaban, Recep; yalın, çıplak. Herkes sadece Allah’ın kulu ve tek başına…

O hesap günü şüphesiz ki çok dehşetli olacak. Kurnazlık, keskin zekâ, oyunbazlık, torpil, dünyadaki güç-kudret, makam-mevki, mal-mülk, ayı-dayı işe yaramayacak. Dudaklar eğilip bükülemeyecek, laf döndürülüp dolaştırılamayacak; amel defterimizde iyi kötü ne varsa, cevabı bizzat onlar verecek, açık ve seçik.

Yani?

Yanisi şu: Dinimiz bizlere belli sorumluluklar yüklemiştir ve bu sorumluklar -din adamı, diyanet görevlisi veya manevi büyük sayılan her kimse- hiçbir suretle başkasına devredilemez.

Soru, Sahne, Konu?..

O büyük günde muhatabı olacağımız muhtemel bazı sorular doğrusu şimdiden korkutuyor beni. Mesela, “Eyy Şaban kulum, sana akıl fikir vermiş, okuma yazma imkânı sunmuş, görme işitme yeteneği lütfetmiştim. Niçin bunları kullanmadın? Neden açıp da senin için, tüm insanlar için, bütün alemler için temel kuralları koyduğum Nazm-ı Celil’i okumadın, yazılanların ne manaya geldiğini anlamaya çalışmadın?.. Yoksa sadece doktorluk mesleğini icra etmekle ve bu esas konuları da başkalarına, mesela din adamlarına (!) bırakmakla kendini kurtaracağını mı zannettin? Yoksa, yoksa… bunları yaparsan milletin çekiştireceğinden mi korktun?” denilirse -ki imanım bana öyle söylüyor, denilecek- ne cevap vereceğim ben? Açıp okumazsam, kendi aklım ve bilgim ölçüsünde değerlendirmezsem ve yazma imkânına sahip bir insan olarak edinimlerimi toplumla paylaşmazsam, nasıl “dünyada iken tüm sorumluluklarımı yerine getirdim, benim bir suçum-eksiğim yoktur” diyebileceğim?      

Gerçekten zor bir sahne; hayal edildiğinde korkmamak, titrememek, terlememek elde değil.  Ama korkunun ecele faydası olmadığına göre “en iyisi, şimdiden, karınca kaderince tedbirimizi almak- almaya çalışmak” düsturuyla, bu bağlamda, boğulmamayı da dileyerek derin sulara doğru bir kulaç atıyor ve kestirmeden diyorum ki; Kurban bayramı tatili kısaltılmalıdır.”

Bugüne kadar çok da dile getirilmemiş netameli bir konu bu. Ben de uzun süredir hep düşünmüş ama bir türlü yazma imkânı bulamamıştım; kısmet bugüne imiş. Biliyorum; çok tepki alacak. En küçük dinsel bir mevzuda farklı bir şey söylemenin bile ölümcül kavgalara meydan olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Böyle toplumsal yapı ve anlayışta tehlikeli de bu. Ama biz “Ya Allah Bismillah” diyelim ve bize düşeni yapalım. Tevekkel tu taal Allah ve Maazallah.

Neden böyle bir konuyu gündeme getirme ihtiyacı duydum?

Tetikleyen faktörü bir cümle ile söyleyeyim: Bayram süresince gerçekleşen ölümlü kazalar ve bunların televizyondaki görüntüleri. Ve de tam dokuz günlük memleket çapında pineklemek, tembellik... Kendimi sorumlu hissettim.

Asıl amacım konunun derinliklerine inmekten çok güdeme gelmesini sağlamak. Sonrasında ilahiyatçılar, idareciler, ekonomistler, esnaf ve müşteriler (tatilciler) konuyu tartışsınlar.

Bayram tatili hiç olmasın demiyorum. Ama özellikle Salı gününe denk gelen kurban bayramının, dört günlük tatile arife gününün (Pazartesi) de eklenmesiyle oluşan dokuz güne çıkarılması gerçekten büyük bir olay. Aynı şey mesela bu seneki 29 Ekim Cumhuriyet bayramında da söz konusu. Salı gününe denk geliyor. Nedendir bilinmez, arifesinin de öğleden sonrası tatil zaten yani pazartesi mesaisi yarım gün. Eeh muhtemelen hükümet memura bir kıyak daha çeker ve onu da tatil eder. Etti mi bir dört gün daha tatil. 

Ve böylece bu ay on beş gün, bu sene ise (hafta sonu tatilleri ile birlikte) tam 117 gün tatil yapmış olacağız. Neredeyse yılın üç gününden bir günü tatil. Bizim gibi genç bir nüfusa sahip ülke için dünyanın neresinde var böyle bir şey?

Rakamlara çok girecek değilim!

- Her yıl uzun bayram tatillerinde yollara düşen yüzbinlerce araçta, yüzlerce insan trafik kazalarında can veriyor, bir o kadarı da sakat kalıyor. Bu meyanda sönen ocakları, geri kalan yetim, öksüz ve dulları da unutmamak gerekiyor.

- Memleket dükkânının kapısına dokuz gün kilit vurmak günümüzün homoekonomikus dünyasında hiç de rasyonel değil. Basit bir benzetme ile “kirayı kim verecek, çalışanın maaşını sigortasını,  satılan malın vergisini, borcunu kim ödeyecek” der ve hiç kimse kendi dükkânını dokuz gün süreyle kapatmaz. ( Bu arada pek çok ülkede Cumartesi günlerinin bile hafta tatili olmadığı bir arenada yaşadığımız hatırlatmak isterim.) Zaten pek çok esnaf da dükkânını bu kadar uzun süre kapalı tutmuyor. Ama özelikle devlet memurlarını ve pek çok kamu-özel büyük işletmeleri içine alan kurban bayramı tatili, devlet yöneticileri tarafından eskiden beri sanki bir lütufmuş gibi bir gün daha eklenerek dokuz güne çıkarılıyor! Oysa giden mal da kaybolan can da bizdendir.

- Diğer kayıplara (İki saatlik yolun on saatte gidilebilmesiyle kaybedilen zaman, kazalarda hurda olan araçlar, yılda 35 milyar dolarlık petrol ödemeleri, uluslararası boyutta Türkiye ile bağlantıların büyük ölçüde imkânsızlaşması, tatilden dönüşte sinirlerin yıpranması ve tatil öncesinden beter yorgunluk…) değinmiyorum. 

Şüphesiz bayram tatillerinin bu kaybettirdikleri yanında elbette ki başta kurban ameliyesi olmak üzere sıla-i rahim, ziyaretler, kucaklaşmalar, dinlenmeler, turizm ve bu bağlamda esnafın yüzünün gülmesi vesaire gibi faydaları da göz ardı edilemez.

Bu arada, insanların epeyce bir kısmının (kurban kesen kesmeyen, dinle alakası olan olmayan) bu resmi tatili dini bir bayram olarak değil düpedüz (yıllık) tatil olarak algıladığını ve öyle değerlendirdiğini de unutmamak gerekiyor!

Kısmet olursa Cuma günü devam edeceğiz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi