Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

İnsanın değeri ne ile ölçülür?

İnsanın değeri ne ile ölçülür?

Evrende yer kaplayan her varlık Allah’ın yarattığı yasalara tabi olmuştur ve yaşamlarını bu doğrultuda sürdürürler. Yani tüm fiziksel dünya İslam üzere konumlandırılmıştır, burada Yaratıcı’ya itaatsizlik yoktur. İnsan ise üst bir konumda yaratılmış ve konumunun gereği olarak bazı sorumluluklar üstlenmiştir. Fakat nesnelerin aksine o Yaratıcı’sına başkaldırabilmekte, fıtratına yabancılaşabilmektedir. Bu yönüyle insan istikamet üzere yaşayıp üst bir noktaya geçebileceği gibi isyan edip aşağıların aşağısına da inebilmektedir.

İnsan dünya üzerinde bir emanetçi olduğunu unutur ve kibre kapılır. Oysa onu değerli kılan ne fiziki özellikleri ne de sahip olduğu servetidir. Aksine o fıtratında taşıdığı değerleri davranışlarına taşıyarak etkin ve üst bir konuma gelebilmektedir. Fakat nedense bütün ilgi ve alakasını maddi dünyaya çeviren insan yaşamını sürdürürken her şeyi kendinden bilir. Allah’ın bedeninde yarattığı onlarca mucizeyi kendi eseri olarak görür ve güzelliği ile gençliği ile variyeti ile öğünmeye kalkar. Hâlbuki bütün bu imkânlar kendisine Yaratıcı’sı tarafından bahşedilmiştir…

Rabbimiz Kur’an’da insanın yaradılış evrelerini şöyle ifade eder: “Andolsun ki biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu (Hz Adem’in nesli olan) insanı sarp bir metin bir karargahta (rahim) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışkan şey) haline getirdik derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık. O bir çiğnem eti kemiklere çevirdik ve kemiklere de et giydirdik… Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik…”

Rabbimiz ayetinde insanı topraktan yarattığını ve bunun aşama aşama gerçekleştiğini ifade eder. Yani insanın bir dünyaya dönük olan topraksı yanı vardır bir de ahirete bakan ulvi yanı… Eğer fıtratında mevcut olan değerleri yaşamına taşıyabilirse kemalat derecesine ulaşır ve üst bir mevkide yer alabilir. Aksi takdirde ise evrende kaos ve kargaşa çıkarmaya ve zulmün taşıyıcılığını yapmaya devam eder.

Günümüzde putlaştırılan bilim insanın sadece maddi boyutunu ele alır ve insan bedeninde görülen onlarca mucizeyi birer tesadüf olarak açıklar. İnsanın yaşamında önemli bir yere sahip olan duyguları hiç dikkate almaz, ruhun varlığını ve ihtiyaçlarını hesaba dahi katmaz. Oysa insanı değerli kılan fiziki özellikleri değildir onun engin dünyası, erdem ve faziletleri barındıran ruhsal derinliği ve buradan çağıldayan imanıdır. O yüzden Rabbimiz onu imanı ve sahip olduğu ahlaki ilkeler ekseninde değerlendirmiş ve sorumluluklarını sık sık hatırlatarak ona kemalat yolunda ilerlemeyi tavsiye etmiştir.

İnsan fiziki yönüyle diğer canlılarla müştereklere sahip. Aynı havayı soluyor ve aynı topraktan besleniyor. Fakat ruhsal boyutuyla diğer varlıklardan ayrılıyor ve kendine münhasır özellikler taşıyor… Nedir bu özellikler? İman ve bundan çağıldayan erdemler… O inanıyor ve inandığı değerleri bünyesine alarak topraksı özelliklerinin ötesine geçiyor, cennet ehli bir varlığa dönüşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi