Mahmut Toptaş

Mahmut Toptaş

Yükümüzdür Bizi Yükselten

Yükümüzdür Bizi Yükselten

Biz, hepimiz, birer ten ve birer can taşıyoruz.

Tenimizin rahat etmesi için her gün yük altına giriyoruz.

Her saniye havayla tenimizi besliyoruz. Günde üç vakitte yemek yiyoruz. Su içiyoruz. Elbise ile güneşin yandırmasından, soğuğun dondurmasından koruyoruz. Evler yapıyoruz…

Bütün bunlar, kısacık ömrümüzde tenimizi rahatlatmak içindir.

Bu ten ise, daha değerli olan canın bineğidir.

Gelini getiren at veya arabayı nasıl temiz ve güzel yapıyorsak, Rabbimizden verilen cana da en temiz ve güzel bakmamız gerekir.

Onun bakımı için gerekli olan gıda yeryüzünde bitmez.

Ten topraktan geldiğinden gıdası topraktan gelir.

Can, Rabbimiz tarafından verildiğinden gıdası da Rabbimizden gelir.

Can gıdası ten gıdasından daha önemli olduğu için tenimizi günde üç vakitte beslerken, canımızı beş vakit namazla beslerken vakit aralarında;

Helâlından kazanma,

Harama bakmama,

Anne-babaya, arkadaşlara, komşulara ve tüm yaratılmışlara iyilik yapma,

Sözünde durma,

Mağdur ve mahrumlara yardım etme,

Hak yolunda yürürken hakkı söyleme,

Mütevazi olma,

Doğrulukta ısrar etme,

Vefa yokuşunun cefasına katlanarak can gıdamızı yirmi dört saat devam ettiririz.

Tenimizin yorgunluğunu dinlenerek giderebiliriz ama canımızın yorgunluğunu dinlenmeyle gideremeyiz.

Ten yorgunu bir insan uzanıverse bir yere, ten dinlenir ama can yorgunu bir insanı en rahat döşekte üç gün yatırsanız ama uyutmasanız dinlenemez.

Uykuda, can yükünü üstümüzden kaldırıveriyor Rabbimiz.

Uykuda iken işlediğimiz günahlardan sorumlu değiliz.

Can yükü daha değerlidir.  O Rabbimden gelen yükü hakkını vererek taşıyanların ödülü bu dünyada imanlı, iffetli, şerefli bir hayattır, ahirette Rabbin rızası ve cennettir.

Rabbimiz de o gıdayı peygamberleri aracılığıyla gönderir.

Son kılavuz kitap, bütün insanların canlarının gıdasıdır.

İslam’a inanmayanlar, gönül gıdası olarak Kur’an-ı Kerim’i kabul etmeyenler de, aç kalınca domuz etini yiyen Müslüman gibidirler.

Kâfirler de yaratıcılarının gönderdiği gıdayı kabul etmeyince, gönül açlığını kendileri gibi ölümlülerin beyin salgılarıyla doyurmaya devam ediyorlar.

Firavun’un, Buda’nın, Konfüçyüs’ün, Karun’un, Nemrut’un, Marks’ın, Amerika Başkanı Trump’ın, Rus Başkanı Putin’in beyin salgısına göre hareket edenlerle, sekiz milyar insanı yaratan, yaşatan Allah celle celalühün ayetlerine göre hareket edenler arasında savaş devam ediyor.

Yükü pırlanta, altın, inci, yakut, zümrüt, dolar, Euro olan bir treni soymak için, birbirine düşman kovboyların bu tren soygununda birleştikleri gibi, dünyanın en değerli madenlerinin hepsiyle cennetin bir gülü bile alınamayacak kadar değerli cennetten bir yer alabilmek için gönül dağının her yerine nakış nakış süslediği ayetleri taşıyan Müslümanlar da bir taraftan yükün değerli oluşundan bir tek harfine zarar gelmemesi için nöbet beklerken bir taraftan da  birleşmiş yol eşkıyalarıyla savaşıyorlar.

Yol eşkıyaları bazen Musa aleyhisselamı öldürmeye teşebbüs eden Firavun gibi kral suretindedir.

Bazen dindar görünümlü olarak gelip Hazreti Yahya’yı öldüren, Hazreti İsa’yı çarmıha germeye teşebbüs eden Yahudiler gibi olur.

Bazen Bel’am gibi din bilgini kisvesiyle bu kutlu kervana saldırır.

Kur’an-ı Kerim’in Haşr süresinin  59/21 ayetinde, Ahzab süresinin  33/72 ayetlerinde ifade edildiği gibi dağların ve taşların taşıyamayacağı Kur’an emanetini taşıyan insanlarız biz.

Bir tek ayeti dünya ve dünyanın taşıdığı bütün kıymetli şeylerden daha değerli olan emaneti taşıyoruz.

Günahımız arş-ı alayı tutsa da bu kutsal yükü gönlümüzde taşımanın sevabı, inşallah günahlarımıza kefaret olur.

Birinci görevimiz emanetin her ayetini hayatımızın her yerinde yaşanır hale getirmek.

Saldırgan düşmanlara karşı korumaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahmut Toptaş Arşivi