Hasan Aksay

Hasan Aksay

Türk siyasetinin duayenlerinden Devlet eski Bakanı Hasan Aksay, habervaktim'in konuğuydu.

İLMİN BAŞI ALLAH'I BİLMEKTİR

Dünya nasıl bu hale geldi ya da getirildi?
-İnsan eşrefi mahluktur. Yani mahlukatın en mükemmel yaratılmışı ve en üstünüdür. Bu son derece önemli bir hadisedir. Bunu her hadisede görüyoruz. Yani kuvvete tapanlar, kuvvetin arkasında gidenler de görüyor ki, İsrail ABD ile beraber ABD yönetimini de elinde bulunduran bir topluluk olmasına rağmen, elinde taştan başka bir şey olmayan 8-10 yaşındaki çocukları yenemiyor. Neden, Allah insanı üstün yaratmıştır. Bu üstünlük insana aittir ve insanın yaptığı hiçbir vasıta insandan daha üstün değil. Mühim olan, insanın üstünlüğünü, insanın değerini korumaktır. İnsanın değeri ve üstünlüğü neyle korunur; ahlakla, imanla, şuurla bilgi ile korunur. Bu önce yaratanı bilmekle başlar. Neden 'ilmin başı Allah'ı bilmektir' demiş ecdadımız? İlmin başı Allah'ı bilmektir. Allah'ı bilmeyen, yani yaradılışını, nerden yaratıldığını, nerden geldiğini, nereye gideceğini bilmeyen insan, gittiği yeri bilebilir mi, bilemez, mümkün değil.

DARVİN'İN YAPTIĞI KÖTÜLÜK

-Asıl birinci dünya savaşını kimler ne zaman yaptı?
-Asıl 1. Dünya Savaşı, 1. Dünya Savaşı'ndan çok önce yapıldı. Kim yaptı, üç tane Yahudi. Bir Darvin yaptı bu işi. Ne dedi? 'Ey insanoğlu, sen insan değilsin, sen hayvansın. Hayvandan da öte bir maymunsun. Senin öyle insani değerin, yüksekliğin yok' dedi. Bu çok büyük bir tahribat yaptı tabi. Çünkü insanı asıl değerinden, yaradılış hikmetinden, asıl nimetinden uzaklaştırdı. Edepten hayadan uzaklaştırdı. çünkü hayvan olunca, artık bir sorumluluğu yok. Halbuki insan, mutlaka sorumludur. Eşcinsellikler ve benzeri bütün namussuzlukların temeli bu hayvanlıktan ileri geliyor.

HER NEFES İÇİN ALLAH'A ŞÜKRETMEK

Şeyh Sait, 'Her nefeste iki tane nimet var, her nimet için de bir şükür etmek lazım' diyor. İnsan dediğin mutlaka gördüğü iyiliğe teşekkür etmesi lazım. İnsanın insanlığı, gördüğü iyiliğe teşekkür etmeyi gerektirir. O halde Allah'a ne kadar teşekkür etmemiz lazım? Allah, her nefeste iki tane nimet veriyor, birincisi nefesi alamazsan çatlar ölürsün, veremesen de patlar ölürsün. Onun için Allah her nefeste insana iki defa hayat veriyor. Alamasan da veremesen de ölürsün. O halde her nefes için iki defa teşekkür etmek lazım. Bu mümkün mü, değil. Onun için Allah'ın affına sığınıyoruz.

İNSANIN DEĞERİNİ DÜŞÜRDÜLER


Daha sonra da Freud diyor ki, -tam Kur'an-i Kerim'in buyurduğu gibi, 'Eğer insan iman sahibi değilse hayvandan da aşağı düşer diyor ya-, 'İnsan Freud'la hayvandan da aşağı düşüyor. Nasıl? Freud diyor ki, 'Çocuk anasını emerken şehvetle emer.' Yani bu kadar insanı pespayeleştiriyor. Ben hiç köpekle uğraşmadım ama, yazlık bir ev vardı, oraya bir tane Kangal köpeği getirdiler. 42 günlükken getirildi. Çok da bakılmaya muhtaç. Bunun kitabını okuyun, nasıl bakılacaksa bakın dedim. Kitabını okuyorsun, anası, atası belli. 'Bu cins olanlar, diploma verdiğimiz köpekler, 10 yıl sonra arasından bir dişi köpek doğsa, onu kokusundan tanır ve kesinlikle onunla çiftleşmez.' Bu Kangal köpeği, böylesine cins bir hayvandır. Şimdi bu durumda, bunlar köpekten de aşağıya düştüler yani.

ÖMER, NASIL HZ. ÖMER OLDU?


-İslam nasıl bir nimet peki?
-Şimdi İslam öyle bir nimet ki, bu nimeti akıl sahibi bir insanın kavramaması mümkün değil. Mesela, bu gün bir alkoliği tedavi etmek için aylarca, senelerce alkol hastanelerinde tutuyorlar, sonra çıkartıyorlar 6 ay sonra yine gidiyor. Şimdi o dönemde Kureyş'in hepsi alkolik. Yani bir ayet geliyor, o gün bütün şaraplar, içkiler, rakılar sokakta akmaya başlıyor. Bir anda hiç alkol hastalığı kalmıyor. Yok efendim bunu 6 ay rehabilite edelim, yok yavaş yavaş azaltalım, birden bire kesersek olmaz. Bir Ömer, deve ile güreşen adam, önüne gelene meydan okuyor, adam öldürmeye geliyor, birden bire bir değişiyor. Ondan sonra halife oluyor, kölesini deveye bindirip kendisi başını çekiyor. Nasıl oluyor da, bir Ömer'den bir Hz. Ömer meydana geliyor?

GÜNÜMÜZDEN ÖRNEKLER

-Günümüzden örnekler var mı?
-Yani bu gün de, dünyada yaşananlara bakıyorsunuz. Bir Yusuf İslam, Raci Garudi, bir Muhammed Ali, yani o ringlerin büyük şampiyonu Müslüman olduktan sonra dünyanın pamuk gibi adamı oldu. Bunun gibi binlerce örnek var. Aynen bu gün de dünyaya bakıyorsun, Müslüman olanlar kendi alanlarında hep zirveye çıkmış, zirveden bütün dünyaya bakmış, sonra da bu kararı vermişler. Diğer insanlar ise, çamura batmışlar. Birileri çağırıp para veriyor, sonra da kiralıyor. Kiralık masonlar, kiralık Hıristiyanlar, ancak kiralanabilen insanlar bunlar.

DÜNYADA MÜSLÜMANLAR TAKDİR EDİLİYOR

-Bu anlamda dünyanın Müslümanlara bakışı nasıl?

-Dünya'da Müslümanları da takdir ediyorlar. Güney Afrika'da Müslümanların nispeti yüzde üç. Ama bir Müslüman'ı başa getirdiler. Malezya'ya giden bir kardeşimiz anlatıyor. Bir Çinli ile münasebeti var. Çok zengin bir arkadaş, Çinli de Malezya da yatırımları olan biri. Çinliye diyor ki, 'Siz burada ekonominin yüzde 75'ine sahipsiniz. Sermayenin yüzde 75'i sizin elinizde. Nüfusun da yüzde 35'ine sahipsiniz. Siz neden hükümette bir bakanlık istemiyorsunuz. Bir bakan sizden olmalı.' Çinli de diyor ki, 'Sen ne diyorsun, hakimlerin içinde Budist hakimler de var. Bizim bir davamız olduğu zaman sabaha kadar dua ediyoruz, yarabbi Budist hakime düşmesin de Müslüman hakime düşsün diye. Sabaha kadar dua ediyoruz. Bu nedenle bırak Müslümanlar idare etsin. Onlar daha dürüst daha iyi, daha adil.' Muhakkak ki çürük olur ama onlarda bu nispet çok büyük. Sağlam Müslüman'da fire çok daha azdır. Bir tane istisnayı alıp ortaya çıkarmakla hiçbir şey olmaz.

İSLAM'DAN BAŞKA ÖLÇÜ YOK

-Bütün bunlara rağmen Müslümanları karalamaya çalışıyorlar...

-İnsanlık vicdanını bunlarla da kandırmak mümkün değil. Yahut da, provokatif olaylarda Müslüman olmayanı Müslüman göstererek, acayip insanlara 'Müslüman'ım' dedirterek, onları ortaya salarak da Müslümanlara leke sürmek mümkün değil, çünkü herkesin aklı var, fikri var, herkes görüyor. Müslüman'ın ne olduğunu, Müslümanlığın nasıl değerli bir şey olduğunu. Müslüman olduktan sonra, o kadar aklı olduktan sonra, kimse ahretini bu dünyaya satmaz. Bağdat'ta adam bir hayvan yükü kar getirmiş. Kar da eriyor, pazarda. Karı satamıyor. Kar eriyip gidiyor, adam sonunda bağırmaya başlıyor, 'Sermayesi eriyen adama acıyın.' Fahreddin-i Razi Hazretleri de, 'İşte Vel Asr suresinin tercümesidir bu' diyor. İnsanın ömrü de böyle kar gibi eriyor. Bu karı, erimeden iyi değerlendirmek lazım. Nasıl olacak? Bunun için İslam'dan başka bir ölçü bulunmamıştır bu güne kadar.

İNSANLAR TEKER TEKER MÜSLÜMAN OLUYOR

Peki yer yüzüne gelmiş diğer semavi dinler? Diğer semavi dinlerin hepsi bozuşmuştur da onun için İslam gelmiştir. Gerçek kayıtlar, gerçek tespitler olmadığı ve zamanla yeni şeyler yapılması gerektiği için ahir zaman peygamberine kadar değişmiş bunlar. Şimdi yine aynen Asr-ı Saadet'teki gibi, insanlar teker teker Müslüman oluyorlar. Bu çok önemli bir hadise. Çünkü bir kabile kabile olan devirler var. Kabileler Müslüman oluyor. Bu Müslümanlığın çok güçlü olduğu zamanlar. Müslümanlık zayıfken, bu sefer insan asıl tefekkürde, düşüncede ileri gittiği zaman diyor ki, 'Muhakkak beni bir yaratan var.' Yani iki taşı üst üstte gördüğüm zaman, 'bunu üst üste koyan biri var diyorum da, bu kadar muazzam bir insanı yaratan, bütün canlıları yaratan, bütün bir dengeyi yaratan bir yaratıcının olduğunu düşünmemek mümkün müdür?

BUNLAR SADECE İSLAM DÜŞMANI

-Bir de ateistler, yani dinsizler var. Onların çabalarını nasıl görüyorsunuz?

-Ateistle dinsiz arasında bir fark vardır. Bu gün dinsizlerin sayısı dünyada yüzde 19'a çıktı. Ateistler ise, kelaynaklara dönüyorlar, azalıyorlar. Yüzde 8.7 kaybetti ateistler. Dinsizler, inanamayan insanlar, ateistler ise hem dinsiz, hem din düşmanı. Fakat İslam ülkelerinde ateist olmadan da din düşmanı olanlar var. Neden? Din düşmanı değil bunlar. Bunlar sadece İslam düşmanı. İslam'a öfkesi var. Yahut da İslam karşıtlarının çok güçlü olduğuna inanıyor. 'Onlardan yana olursam Oscar kazanırım, başka ödüller kazanırım, madalyalar alırım, maaşım yükselir, bir yere gelirim diye, materyalist olduğu, inanamadığı, dinsiz olduğu için yalnız İslam'a karşı düşmanlık sergiliyor. Bunlara da biz ateist diyoruz.

SALMAN RÜŞDİ GERÇEĞİ

-Kimler var mesela günümüzde, en çok bilinen?

Böyle çok insan var. Bir Salman Rüşdi, neden bu kadar korumaya alındı? Neden şövalyelik verildi kraliçe tarafından kendisine? Bu adamın yaptığı tek şey saçma sapan bir şekilde İslam'a saldırmak. İslam'a saldırmaktan ötürü bir adamın şövalye olması mümkün değil. Bu kadar seviyesiz, bu kadar alçakça, bu kadar edepsizce, hiçbir gerçeğe dayanmadan saldıran adama şövalyelik veriyorlar. Onları bırakın, şimdi Türkiye'de bile bir takım adamlar, 50 bin, 60 bin, 100 bin dolar aylık alıyorlar, medyada, şurada burada. Böyle bir ücret yok. Dünyada da böyle bir şey yok. Kedi fareye demiş ki, 'Bak sana bir peynir kalıbı. Şu delikten gir, şu delikten çık.' Fare bile bakmış. Mesafe çok kısa, girmek kolay. Ama kalıp çok büyük. İkramiye de çok büyük. 'Bu işte bir domuzluk var' demiş. Şimdi ikramiye bir takım kimselere çok büyükse, bu işin altında bir şeyler var.

NATO'NUN 'YEŞİL' KOD ADLI DÜŞMANI

-İslam'ı kimler düşman olarak görüyor?

-NATO Genel Sekreteri. Belçika'nın eski Maliye Bakanı Willy Claes, 1995 NATO toplantısında diyor ki, 'Artık Rusya ortadan kalktığına göre, silahlı bir gücün de yaşayabilmesi için bir düşmanın olması lazım. Bundan sonra düşmanımız İslam'dır. Bunun kod adı da yeşildir.' Şimdi 'kod adı yeşil deyince bir takım kimseler çıktı, 'Bunlar nasılsa bir peynir çıkartırlar verirler bize' diye, sermayeyi bile Türkiye'de yeşile boyadılar bu namussuzlar. Bu NATO Genel Sekreteri olan adam hırsızın teki. Bunlar İtalya'dan alınan helikopterlerde büyük paralarla rüşvet almış. Bu adam bir sahtekârdır. Bunlar dünyada çok fırıldak çeviriyor ama fırıldağın hiç kıymeti yok. Netice İslam kazanacak.

"İSLAM YÜKSELEN DEĞERDİR"

-Dünya üzerindeki Müslüman nüfusun hızla arttığı söyleniyor. Bu hızlı artışı neye bağlıyorsunuz?

-İslam yükselen değerdir. Başka kim ne söyleyebiliyorsa söylesin. Dünyada bütün dinlerde hepsinde gelişmeler olmuş zamanında. Ama mesela Türkiye'nin 1920'lerdeki nüfusu ne kadar; 16 milyon. Şimdi ne kadar; 70 milyon. 70 milyona göre nispi olarak dünyada yükselen bir din yok. Hepsi azalmış. En çok yükselen din normalde Hıristiyanlar, çok çalışmışlar, çalışmalarının karşılığını vermiş Allah. Buna rağmen, nispi olarak, artan nüfusa göre yüzde 8.7 azalmış Hıristiyanlar. 1900 yılından 2000'e kadar bu oranda azalmışlar. Dünyada yalnızca Müslümanlar yüzde 54.6 artmışlar. Aslında İslam'ın son dönemdeki yükselişi çok daha hızlı.

PAPA'NIN YARDIMCISININ NÜFUS AÇIKLAMASI

-Bunu nerden çıkartıyoruz?

-Geçtiğimiz günlerde Papa'nın yardımcılarından bir tanesi dedi ki, 'İslam'ın bizi geçmiş olması, bizim bir kısım Hıristiyanların vergi vermeyi reddetmesinden kaynaklandı. Vergi vermeyi reddedenler bu sayıların içine girmedi. Onun için böyle oldu.' Bu da demek oluyor ki, bir artık Hıristiyanları da geçtik. Yani şimdiye kadar ki listelerde Hıristiyanlar 1 milyar 300 milyon, Müslümanlar da 970 milyonda görünüyordu. Şimdi Müslümanlar 1 milyar 400 milyon olarak görünüyor. Onlar şikayetçi olunca biz kendi sayımızı öğrenmiş oluyoruz.

MÜSLÜMANLARIN SAHİP OLDUĞU ÜLKELER

İstiklal harbinden sonra Müslümanların sahip olduğu devlet sayısı da arttı...

Aslında Müslümanların İstiklal harbinin sonunda yani 1920'nin sonunda 4 tane bağımsız devleti vardı. Şimdi ise 67 tane. 4'ten 67'ye çıktı. Aslında kaça çıkacak; 92'ye. Bir takım yerlerdeki mücadeleleri tamamlayıp devlet olunduğu zaman-ki olacak-mesela çin'de Doğu Türkistan. Türkiye'den büyük ve çok zengin bir ülke. çok zulüm altında, buna rağmen İslam'ı bırakmıyor. Adamlar diyor ki, '18 yaşına kadar camiye gitmeyeceksin, işçiysen, memursan, çocuksan camiye giremezsin', o kadar sayıyor ki, geriye kimse kalmıyor zaten.

-Hıristiyanlar ve Museviler Müslümanları dinlerinden etmek için çok büyük kaynak aktarıyorlar. Buna rağmen, İslam böyle. İslam ülkelerinde böyle bir para harcama faaliyeti de yok değil mi?
-Tabi. Bütün hakimiyet Kur'an'da. Onu okuyan vicdan başka bir şeye yönelemiyor. Bu konuda bir hatıramı anlatayım: Bir gün Riyad üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı gelmişti. Dekan bey, ben ve hoca otururken şunu anlattı. 'Bir zaman uluslar arası bir konferans vardı Kahire'de. Ben de davetliydim. Avrupa'dan bir Profesör çıkıp tebliğini sunduktan sonra bize dönerek, size bir sitem edeceğim dedi. Merak ettik sorduk. Konu dışı dedi. Sitemimi yapmadan geçemeyeceğim dedi. Ben sizin yüzünüzden şu kadar sene sonra Müslüman oldum. Ve anlatmaya başladı: Kur'an-ı Kerim'i okuduk hanımla. Hanımı da Profesör. Okumuşlar ve demişler ki, Müslümanlıktan başka hak din yok, biz Müslüman olalım. Ama nerede olalım, gidelim bir Müslüman ülkede, orada şöyle merasimle Müslüman olalım demişler. Kahire'ye geldik, sizi görünce biz vazgeçtik bu işten. Biz yanlış anlamışız herhalde bunu demişler geri gitmişler. Fakat tekrar okumuşlar bu kez İstanbul'a gelmeye karar vermişler. Bu kez de İstanbul'da bizi görmüşler bizden de vazgeçmişler. Bu kez Tahran'a gitmişler ve oradan da vazgeçmişler. Ondan sonra seneler sonra, yok artık hiçbir yere gitmeden biz burada Müslüman'ız demişler. Dekan diyor ki, kürsüden indikten sonra yanına gidip biraz konuşalım dedim. Bak ben İlahiyat Fakültesi'nin dekanıyım. Sen 'La ilahe İllallah, Muhammeden resulullah' dedin. Bu bitti. Onun için ben 3-5 sene sizin yüzünüzden daha geç Müslüman oldum deme bir daha. Senin kadar ben de biliyorum demiş profesör. Ben de biliyorum, ama sizi görünce her halde biz yanlış anlamışız diye öyle gittik.

MÜSLÜMANLIĞIN BEDELİ

-Bu gelişin nasıl bir bedeli var?

-Hakikaten bu gün böyle geliyorlar. Bu teker teker gelişin zorlukları var. Ailesinden, toplumundan kopuyor, kısacası çok büyük bir bedel ödüyor. Bu gün başörtülü kızlar nasıl bedel ödüyor, nasıl bir kahramanlık içindeler, bu böyle basit bir durum değil. Sıradan bir baş örtmüyor. Diyor ki, 'Benim hayatıma mal olsa ben bu işi yaparım.' çelik gibi bir şey oluyor. Mızmız olmaktan çıkıyor artık. Bu da bütün dünyaya meydan okuyarak geliyor. Garudi'ye bakın, ailesine bakın hepsinden ayrıldı geldi. Yani bu çok güçlü bir şey.

İSLAM PROPAGANDAYA İHTİYAÇ DUYMUYOR

-Peki İslam'ın propagandası ne?

-Biz propaganda yapmıyoruz ama İslam o kadar güçlü bir şey ki, propagandaya ihtiyaç duymuyor. Bu gücün karşısında durabilecek kimse yok. Şimdi düşünün, şimdiki hesapla 200 milyondan fazla koyun keserek her sene bütün dünya fakirlerine ziyafet çekiyoruz. Bu ne korkunç bir şey. 200 milyon koyun. Bunu kimse yapamaz. Dünyanın en büyük şirketleri toplansa yapamaz. 10 sene sonra dünya Müslümanları, bu günkü hızla gittiği zaman zenginlikte 1 milyar koyun keseceğiz. 1 milyar koyunla bütün dünyaya ziyafet çekeceğiz. Aç kimse kalmayacak. Bu başka bir şey.

İSLAM'IN HIZLI YÜKSELİŞİNDEN ÖRNEKLER

-Başka hangi örnekler var bununla ilgili?

-1968'de hacca gittim. O günkü hac, şimdiki umrenin en küçüğünün en küçüğü kadar yoktu. O zaman taş doluydu Kabe'nin etrafı. Sadece orta kısmında biraz mermer vardı ve bütün hac tavafı bile o mermerde yapılıyordu. Yalınayak o taşların üstünde yürümek mümkün değildi. Bu günkü hac, tavaf edilen sahanın yüzde 1'i kadar yoktu. Ama şimdi o katların üzerinden de tavaf ediyorlar. Şimdiki tavaf sahasının yüzde biri kadar kesinlikle yoktu. Şimdi bu kadar kısa zamanda bu kadar artıyor. Hani o Afganistan'da esir düşüp de Müslüman olan İngiliz gazeteci kız var, onun bir röportajını okumuştum. Diyor ki, 'Müslüman olduktan sonra hacca gittim. Dünyada hayret ettiğim; ordular aylarca, senelerce talim yapıyorlar, böyle sıraya giremiyorlar. Birden bire herkes koşarak geliyor, ezan okununca hemen öyle bir daire şeklinde öyle bir saf oluyor ki, hiç kimsenin ayağı bir birinden bir parmak ileride değil. Bu Afrika'dan gelmiş, yürümesini bilmeyen adamlar, dünyanın her tarafından gelmiş adamlar. Hiçbir düzenli ordu bile böyle olamaz.'

HAC, EZAN VE İSLAM HOŞGÖRÜSÜ

Bir hac meselesi, bir ezan meselesi. Bir ezan, her gün 'Haydin felaha, haydin kurtuluşa, haydin saadete, gelin saadet burada gelin' diye dünya yüzünde bir saniye susmadan sürekli okunuyor. çünkü, şimdi Ankara'da okunuyor. Biraz sonra kazasında, sonra bir ilde, biri bitmeden öteki yerde okunacak ve bütün dünyayı dolaşacak ve bütün zamanlarda okunacak. Bir de İslam ne büyük bir şey. Kudüs'te, bir Hazreti ömer gelmiş, çiçeklerle karşılamışlar. Hiçbir şey yok, kan yok. Herkes karşılamış ve demişler ki 'sen şu kilisede namaz kıl.' 'Yok' demiş, 'Belki sonra Hz. ömer namaz kıldı diye, cami yaparlar, ben şu arazide kılayım' demiş. Kıldığı arazide mescit yapmışlar.

OSMANLI'NIN TUTUMU

Bir Osmanlı gelmiş. Kudüs'ün arsası, harem kısmı 1040 dönüm. Bu alanın etrafında o zamana kadar bir duvar yoktu. Osmanlı bu alanın etrafına sur çekmiş. Suru çektikten sonra bir de şahane bir kapı yaptırıyor. Şimdi, haçlılar geliyor yapmadık felaket bırakmıyor, Osmanlı geliyor kimsenin burnu kanamıyor. Ondan sonra Osmanlı, o kapının üzerine mutlaka şunu yazar; La ilahe illallah, muhammeden resulullah.' Ama Osmanlı, Kudüs'te bunu yazmıyor. Ne diye bunu yazmıyor, ne yazıyor. Diyor ki, buraya sadece Müslümanlar değil, Hıristiyanlar da, Yahudiler de geliyor. Belki üzülürler diye, 'La ilahe illallah, İbrahim Halilullah' Yani 'Hazreti İbrahim de Allah'ın sevgilisidir' diye yazıyor.

ÜÇ ÇEÇEN RUSYA'YA KAFA TUTUYOR

-İslam'ın mükemmelliği buradan kaynaklanıyor...

-Mükemmel bir anlayış. İslam böyle düşündürüyor. Kafirlik oldu mu, 'İlla sen benim gibi yapacaksın. Ya sen bana müdahale edersen diyor. Ye sen niye müdahale ediyorsun peki? Benim müdahale etmemin nedeni var diyor. Adamın sıkıntısı var, bizim elhamdülillah sıkıntımız yok. Onun için Huntington diyor ki, 'Kardeşim bunlar bir acayip, bu Müslümanlar üç tane çeçen, dünyanın süper gücü Rusya ile senelerden beri savaşıyor. Ben neyim, etim ne budum ne?' Bosna'da öyle. Müslümanlar böyle. Elhamdülillah, İslam çok büyük bir din. Onu anlayabilecek hidayet ve basiret gerekiyor. Bunlar yanlış hesaplıyorlar. Bizi 1 milyar 400 milyon olarak hesaplıyor. Halbuki ABD'deki adamın da evladı Müslüman fıtratında doğar diyoruz, Yahudi'nin çocuğunun da Müslüman doğduğunu biliyoruz. Biz onları da sayarsak dünyanın yarısıyız. Şimdi zaten bu Müslüman olmalar da bu hidayetten geliyor.

BİSMARK KUR'AN İÇİN NE DEDİ?

-Mesela İslam'ın büyüklüğünü itiraf eden devlet adamları var tarihte. Bir örnek verir misiniz?

-İnsaflı ve akıllı adamların hepsi bunu söylüyor, mesela Bismark... Bu siyasi hayatta en güçlü adam olarak, alman birliğini kuran adam olarak Bismark'ı bilirim. Almanya 300 tane derebey o zaman. Bu halde iken Alman birliğini sağlıyor bu adam, kolay değil. Ama Bismark ne diyor: 'Bütün semavi kitapları tetkik ettim. Hiç birisinde, değil bütün insanlığın dünya ve ahret saadetini temin edecek hükümler, yalnız bir insanın dünya ve ahret saadetini temin edecek hükümler dahi bulamadım. Yalnız, Muhammedilerin Kur'an'ı bundan ayrı. Ey Muhammed, sana muasır bir vücud olamadığımdan dolayı bedbahtım.'

BİSMARK'IN ABDÜLHAMİT TANIMI

Bismark'ın Abdülhamit için söylediği laf da çok önemlidir. 'Dünyada bu günkü siyasi kadroların eğer aklını yüz olarak kabul edersen, bunun yüzde 90'nını Allah Abdülhamit Han'a vermiştir. Yüzde 5'ini bana, geri kalanını da diğer hepsine vermiştir.'

ABDÜLHAMİT NASIL BİR İZ BIRAKTI?

-Abdülhamit, dünyanın dört bir tarafında halen bile unutulmayan bir isim? Onu bu kadar farklı kılan yanı neydi?

-Hakikaten, bu gün Afrika'daki Müslümanların hepsi Abdülhamit'in gönderdiği Abdurrahman Efendi sayesinde harekete geçmişler. Leningrad'da, iki minareli şahane bir cami. Gittim, müftü efendi karşılıyor, gayet de güzel Türkçe konuşuyor. Diyor ki, 'Burayı Abdülhamit Han yaptırdı.' Ama aynen tarihi Türkiye'nin tarihi gibi. 1925 ve 1930'lardan sonra cami Komünist idare tarafından sıkıntı yapılmaya başlanmış. Askeri kışla yapılmış. 1950'den sonra tekrar eski konumuna gelmiş, şu anda tamir edilmek isteniyor. Keşmir'e gidiyorsun aynı şey. Abdülhamit dünyanın ücra bir yerinde cami açıldığında oraya bir halı göndermiş.

BİR HATIRA

İlk defa, 1962 falandı. Ben İslam dünyasını da bir tanımak istedim. 1961'de milletvekili oldum. 1962'de Şam'a gittim. Şam'da kulenin üzerine cami yapılmış bir tane. Abdülhamit Han'ın yaptığını öğrendik. İçinde de adamlar böyle uzanmış, onlara dedik ki, 'bunu kim yaptırmış?' Hemen kalktılar, önlerini iliklediler, caminin içinde yatan adamlar Abdülhamit deyince önlerini iliklediler, dediler ki, 'Abdülhamit'in ismini bütün eserlerden kazıyorlar ama buna kimsenin gücü yetmeyecek, bunu Abdülhamit Han yaptırmıştır.' öyle de Bismark'ın dediği kadar varmış.

Gerçekten İslam inkar edilemez derecede yükselen bir değer. Ancak azınlıkta kalan Siyonistler Müslümanların işkence görmesine neden oluyorlar. Abdülhamit'in tahttan indirildiği süreçten günümüze kadar Siyonistler bu dünya siyasetini devam ettiriyorlar. Bu yükselen değere de bakacak olursak, ciddi bir mesafe kat edilmiş. Bütün bu tezgahlar nereye gidecek? özellikle son 150 yılda ciddi bir hakimiyetleri var.

LİSAN ÖĞRENMENİN ÖNEMİ

Hakimiyetleri var. Şimdi güç onlarda. Maddi güç onlarda. Bilgi de onlarda bizden fazla. çünkü fakirlikle bilgi pek bir araya gelmekte zorlanıyor. Lisanın önemini kavramamız çok önemli. Ben lisedeyken Fransızca mektup yazıyordum ama öğrensem ne olacaktı ki. Hiçbir Fransız görmemiştim. Fransa'ya gitmeyi de hayal edemem. Böyle bir durumda lisan yoktu, öğrenemiyorsun. Şimdi ise lisan öğrenmek o kadar ihtiyaç haline geldi ki, lisan bilmemek ciddi bir eksik. İslam dünyası bu noktada oldukça zayıf. Bir Müslüman ülkeyi almak yeterli değil, hepsini kalkındırmak lazım.

4 TON MAYA İÇİN 30 BİN İNSANINÖLÜMÜNE NEDEN OLDULAR

İslam düşmanları ne yapıyor peki?

1770'de Kaptan James Cook, Avustralya'ya girdiği zaman 1 milyon yerli insan vardı tahminen. Bu gün 10 bin insan bırakmışlar orada. Daha 1770'te bir tek kaptan girmiş buraya. Bunlar böyle insan katliamı yapıyorlar sadece. Alvin Toffler; '3. Dalga' isimli kitabında bahsediyor; Brezilya'da bataklıktaki ağaçlardan Tutuyama diye bir lastik mayası toplanıyormuş. 4 ton maya için 30 bin insanın o bataklıklarda ölümüne yol açmışlar. İslam tarihinde böyle bir vahşet hiç yok. Herkese insanca muamele edilmiş.

BUSH DOKTRİNİ VE İSLAM DÜNYASI

-Günümüzde de ABD boş durmuyor. Aynı stratejiyi sürdürüyor. Bunu nasıl görüyorsunuz?

-özellikle bu ABD'deki lobi kısmını idare eden grup, İslam'a karşı son derece şiddetli stratejiler üretiyor devamlı. Bu stratejilerinin başı, 2002'de Bush, West Found askeri okulunda Bush Doktrini diye, bahsedilen bu öncelikli müdahale doktrini. Bu İslam'a karşı, güya bir yerlerde tehlike görürse müdahale hakkını elinde bulunduruyor. Irak'a, 'İşte ben seni tehlike olarak görüyorum' diyerek saldırdılar. Afganistan'da öyle. Şimdi bizdeki başörtüsü meselesinde olduğu gibi, birileri 'Ben sizi tehlike görüyorum, müdahale ediyorum' diyor. ABD bunu 11 Eylül 2001 afetinden bir sene sonra ilan etti. Ama bunların ilanı böyle, yoksa bunu uygulamaya çok önceden başladılar.

İSRAİL IRAK'TA NÜKLEER TESİS VURDU

-Bunun bir örneğini anlatır mısınız?

-Mesela, yazılmamış bir meseleyi aktaralım: 1980 öncesi İran-Irak savaşı olurken İsrail geldi, Bağdat'taki nükleer tesisleri bombaladı. Irak, itiraz etti Birleşmiş Milletlere, 'Savaş ilan etmeden gelip saldırdı, bunun savaş suçlusu sayılması gerekiyor' diye. Ama BM yine ABD'nin emri ile 'Sizde tehlike vardı, öncelikli tehlikeyi savma durumudur bu' dedi. Şimdi Bush'un ilan ettiği bu şey, aslında çeyrek asır önceden batının tatbik etmeye başladığı bir hadisedir. Onun için bazı şeylerin ilanı ile strateji olarak ilan edilmesini başlangıç olarak kabul etmemek lazım. Bu İslam'a karşı son derece tehlikeli bir stratejidir. İnsanlığa ve adalete karşı çok tehlikeli bir doktrindir. Hak ve insan özgürlüklerine karşı bir felakettir, bir sömürü vasıtasıdır. Bu çok çirkin bir hadisedir. Bunun karşısında şiddetle durmak lazım.

PENTAGON'UN GÜVENLİK STRATEJİSİ

İkincisi, bundan aşağı yukarı 6 ay sonara 23 sayfa olarak Pentagon'un ilan ettiği bir güvenlik stratejisi var. O da diyor ki, 'Bir işleyen merkez vardır. Bu işleyen merkez batıdır. Biraz da çin'i sayıyor bunda. Bir de işlemeyen boşluktaki merkez diyor. Bu toplumları entegre olmamış boşlukta toplumlar olarak görüyorlar. Bu toplumu kendimize entegre etmeliyiz. Yani bunları, sömürgeleştirmeliyiz, yeni bir sömürge dalgası oluşturmak istiyorlar. Bir de sınır ülke, bu entegre etmede yardımcı olacak ve kendi de entegre olacak ülkeler. Türkiye, İsrail, Hindistan ve Rusya'yı sınır ülke olarak belirliyorlar.

PENTAGON NEDEN HARİTA İLAN EDİYOR

-Fakat ABD her fırsatta Türkiye için stratejik müttefik ifadesini kullanıyor…

-Zaten Pentagon neden harita ilan ediyor. Türkiye ile stratejik ortak, bir Kürdistan haritası ilan ediyor. Ne diyor, 'İran'dan toprak alacağım, Irak'tan, Suriye'den, Türkiye'den toprak alacağım, burada bir devlet kuracağım.' Yani demek istiyor ki, 'Karzai gibi kim cumhurbaşkanı olmak istiyorsa, Celal Talabani gibi, Barzani gibi, kim petrol sahibi, ülke sahibi olmak istiyorsa, kim imkân sahibi olmak istiyorsa, ne kadar dalkavuk, hain varsa benden tarafa gelsin' diye ilan etmek için yapıyor bunu. Yoksa durup dururken dostuna karşı, milletlere karşı ben toprak alacağım diye harita ilan eder mi? Akıllı olan yapar mı bunu? Bunlara akılsız mı peki? Hayır, bunlar akıllı. Neden? Diyor ki, 'Ey hainler, ey vatan hainleri, ücret için çalışan adamlar, geçin bu tarafa ben size bakayım, ben size toprak vaat edeyim, size bir saltanat vereyim ki istediğinizi öldürün, istediğinizi kaldırın.' Ondan sonra memleket yanıyor mu, yıkılıyor mu, sana ne? Kendilerini dünyanın efendisi olarak görüyorlar.

BUNLAR İSLAM'A HİZMET EDİYOR

-Bu durumda İslam toplumunun çok uyanık olması lazım. En azından sorunun tespiti meselenin yarısını çözmektir…

-Sorunun yarısında değil, tümündeyiz. Bunlar aslında tümüyle İslam'a hizmet ediyor. Neden? Bir musibet, bin nasihate bedeldir. Gerçekten de öyle. Nasreddin Hoca ne diyor; 'Damdan düşen getirin.' Şimdi Müslüman damdan düşüyor. Yani, Müslüman'a diyor ki, 'Senin evine girip, listeni yapacağım, kadınlar ayrı mı oturuyor, gümüş yüzük mü takıyorsun, yarın imha etmek gerektiği zaman seni ben imha edeceğim' diyor. Neden fişliyorum seni, bedava fişleyecek değil ya. Bir yerden sana bir namussuzluk yapacağım diyor. Şimdi Müslüman bunu hissediyor, görüyor, ama 'Bu işten dönmeyeceğim' diyor. 'Sana şunu yaptırmam, seni okula almam, sana iş vermem' diyor. Bütün dünyada bu iş böyle. Salman Rüşdi olursan seni şövalye yaparım diyor. Bu zulümler, asıl Müslüman'ın uyanmasında çok etkili oluyor.

SALMAN RÜŞDİ OLURSAN ŞOVALYE OLURSUN

Türkiye'de bu emellere hizmet edenler var mı?

Olmaz olur mu? Bunlar bu memlekette eş cinselliğe, zinaya tamam diyor. Sen İslami nikâh yaptıysan olmaz diyor. Kilise'de yaptıysan olur diyor. öbüründe yaptıysan olur diyor. Ama hoca yaptıysa, Allah'ın emri dediysen hapis olacaksın diyor. Mantıksızlık olur diyorsun, olmuyor. Eşcinsellik serbest diyor, zina serbest diyor, bunlar hür diyor. Ya kardeşim hür olmayan bir ben kaldım dünyada. Deli mi olacağım ben. Herkes hür ama ben değilim. Siz kaç kişisiniz diyor, ben buyum diyor. Adam diyor ki, 'Keşke eskiden Hıristiyan olsaydık.' Birisi keşke Müslüman olsaymışız dese, Allah göstermesin yeri yerinden oynatacaklar. Yahu siz kim oluyorsunuz?

EVRENSEL GİZLİ ÖRGÜTLER

-Bu sistemin arkasında bulunduğu söylenen uluslararası gizli örgütlerin varlığını nasıl değerlendirmek gerekiyor?

-Asıl evrensel gizli örgütler son derece önemli. Gizli örgütleri nasıl tanırsınız. İnsanlar neden bir araya gelir. Ahlak, erdem, insanlık vesaire gibi değerlerde, insanlar birleştiği için bir araya geliyorlar. öteki tarafta, bunlar hiç ahlak değil, insanlık değil, yardım değil, sırf dövüş çıkarmak için bir araya geliyorsa neden? Birisi fişliyor, 'Bu işi yap' diyor. Bir adam şimdi yolda taş var, taşı kaldırırsın bu akli bir şey. Bir takımadamlar yola taş koyuyorsa neden? Biri diyor ki, 'Git şu yola taş koy sana para vereceğim.' Meşhur bir misal. Babayiğidin biri yolda yürürken arkadan biri gelip ensesine bir tokat patlatıyor. Adam dönüyor, ne var ne vuruyorsun diyor. Vuran, 'valla kusura bakma askerlik arkadaşıma benzettim, ondan vurdum.' Adam affediyor. Biraz sonra bir tokat daha, ne oldu, 'ya o kadar benziyorsun ki yine görünce dayanamadım.' üçüncüde yine atınca tokat, adam altına alıyor bunu, 'öldüreceğim seni' diyor. Diyor ki, 'öldürme de ne yaparsan yap' diyor. Ben fakir bir adamım, bak şu adam bana dedi ki al şu 10 lirayı şuna bir tokat at gel. Ben attım. Akşama kadar çalışsam o 10 lirayı kazanamam. Sonra da adam dedi ki, al sana 100 lira. Bir tokat daha at. 100 lira bu, abi gene attım. Bu üçüncü de yine 100 lira dedi. Abi daha parayı almadım, gözünü seveyim bırak parayı alayım ne yaparsan yap. Bu adamda bu para, sende bu ense olduktan sonra ben bu tokadı çok atarım diyor.

TOKAT ATTIKÇA MADALYA ALIYORLAR

Biz böyle tokadı atınca eğildikçe, bu adamlar da bu tokadı çok atar, çünkü tokadı attıkça para alıyorlar. Tokat attıkça madalya alıyorlar, imkân alıyorlar, aferin alıyorlar, asgari ümit alıyorlar. 'Bizi bunlar korur.' Ne diyorlar, 'Ben Amerika'ya giderim de, bu ülkeyi terk ederim.' Neden? Beni davet etmedi., sen kim oluyorsun? Bizi davet etmediler diye bizim bir şikâyetimiz yok.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.