"Hakkari’de BDP’liysen yaşayabilirsin"

"Hakkari’de BDP’liysen yaşayabilirsin"

Yazar ve iş adamı Halit Yalçın, BDP’lilerin kendileri dışında hiç kimsenin ve hiçbir partinin bölgede siyaset yapmasını istemediğini belirtiyor. 

Yazar ve iş adamı Halit Yalçın, Hakkâri’de ciddi bir mahalle baskısı olduğunu söylüyor. Yalçın, BDP’lilerin kendileri dışında hiç kimsenin ve hiçbir partinin bölgede siyaset yapmasını istemediğini belirtiyor.

Zengin kültürü ve muazzam coğrafyasıyla aslında yaşanılması, gezilip görülmesi gereken bir kenttir Hakkâri. Ama hep şiddetle gündemde. PKK’nın eline taş verip sokaklara saldığı gençler kırıp döküyor, militanlar molotofları eksik etmiyor. Birbiri ardına patlayan ses bombaları ve kepenk kapatma eylemleri de cabası. Bu durum kentteki aydınları kahrediyor. Kendi çaplarında Hakkâri’nin güzelliklerini ve zenginliklerini kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlar ama sesleri silahların ve şiddetin neden olduğu gürültüden fazla değil.

Hakkâri’ye hizmet için çalışan aydınlardan biri de Yazar Halit Yalçın. O Bağımsız, bağlantısız biri. Her kesimle ilişkileri gayet iyi. Yeri geldiğinde sözünü de eksik etmiyor. Yalçın danışmanlık yaptığı Hakkâri Üniversitesi’yle bu yıl “Kürdoloji Konferansı’nı” organize etti. Pek çok ülkeden 50’ye yakın tanınmış misafir Hakkâri’ye geldi. Kürtlerin sevdiği ve saydığı Malmisanıj, Tosını Reşit, Şahin Bekir Sorekli, Celima Celil, Gül-ı Şatkan, Merziye Şatkan, Ali Rahmeti, Hüseyin Pour, Celili Cemil, Seydo Aydoğan ve Can Dost gibi kişiler Kürt dili konusunda tebliğ sunacaklardı. Ama konferans sabote edildi. PKK ve BDP’liler, misafirlere ağır hakaretler ederek, üniversitesinin bastırdığı broşür ve ilanları da yırttılar. Misafirler kalpleri kırık şekilde evlerine gittiler, Yalçın ise oldukça üzgün.

Kentte yaşanılanları, seçim atmosferini ve demokratik açılımı Yalçın ile konuştuk.

“Kürdoloji Konferansı” niye sabote edildi?

Amerika, İran, Irak ve Aborjinlerin memleketi Avusturalya’dan saygın konuklarımız vardı. BDP’liler, Kurdoloji Konferansı’nı birlikte yapmayı ve destek vermeyi kabul etmişlerdi. Ama Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Hakkâri’de yaptığı konuşmada, ‘İktidarımızda Hakkâri’de kurulan üniversite şimdi Kürdoloji Konferansı yapıyor’ sözleriyle bize gönderme yapınca BDP’liler, konferansı protesto ettiler. Beni çok üzense gençlerimizin farklı yerlerden gelen Kürdologlara, ‘sizler yumurta atılmaya bile değmezsiniz’ demeleri oldu.

ZORUMA GİDİYOR

Bu tahammülsüzlük niye?

Bu arkadaşlar kendilerini Kürt halkının ve kimliğinin tek temsilcisi olarak görüyorlar. Dolayısıyla kendileri dışında hiç kimsenin Kürtlükle ilgili bir şeyi gündeme getirmesini istemiyorlar. Başkaları bu işlere el atınca da olay çıkarıyorlar. Burada bir sakatlık var.

Türkiye’de üniversite bugüne kadar Kürtçe ve Kürt tarihiyle ilgilenmiyordu. Artık ilgileniyor. BDP’de ‘eğer bu tür alanlara başkaları girerse argümanlarımız azalacak’ düşüncesi hâkim. BDP ve çevresinin korku ve endişeleri yanlıştır. Hakkâri’de başka partiler siyasi çalışma yapamıyorlar. MHP, CHP ve AK Parti’ye karşı yürütülen çalışmalar anti-demokratik girişimlerdir.

Misafirlerinizin tepkileri nasıl oldu?

İnsanlar amaçlarını unuttuklarında çabaları da beşe katladıklarında fanatikleşirler. Burada bir fanatizm var. Üstelik hiç de doğru ve sağlıklı değil. Fanatiklerimiz hem yozlaşmış hem de düşünsel erozyona uğramışlar. Dolayısıyla kendi insanlarına da kin ve öfke kusmaları kaçınılmaz bir hal almıştır. Konuklarımız, ‘keşke gençlerimiz bu kadar cahil hareketimiz de bu kadar sığ olmasaydı’ diyerek üzüntülerini belirtip gittiler.

Kürtler, BDP’yi tartışıyor mu?

Kürtlükle ilgili tüm meseleler çözülmediği için BDP problemi gündemde tutarak yoluna devam ediyor. Bizler ne dilimizden ne de dinimizden vazgeçeriz. Kürtler artık bu konularda oldukça bilinçlenmişler. Kürtler, sonraki süreçte kendilerine hizmet edilip edilmediğine bakacaklardır. Seçimlerden sonra eğer gerçekten BDP’liler, insanların diğer sorunlarıyla da ilgilenmez, onları rahatlatmaz ve ikna edici çözüm önerileri getirmezlerse Kürtler farklı arayışlara gireceklerdir.

Kürt kimliğiyle tanınan aydınlar niçin tehdit ediliyorlar?

Bu içsel siyasetin sıkıntıları. BDP çevresi, bazı şeyleri anlamakta zorlanıyorlar. İnsanları kendilerini konumlandırdıkları şekilde kabul etmiyorlar. Onlar şöyle diyorlar; ‘siz Kürtlükle, Kürt dili ve edebiyatıyla uğraşıyorsanız o zaman bizim yanımızda olmalısınız’. Ben öyle düşünmüyorum.

YARANIN AĞZI HAKKARİ

Kimlik öncelikli siyaset nereye kadar...

Bir yere gideceği yok. Yavaş yavaş bitiyor. Büyük bir ihtimalle seçimden sonra çok önemli şeyler gündeme gelecek. Tahmin ettiğim ve okuyabildiğim kadarıyla Kürt diliyle ilgili olarak çok önemli gelişmeler olacak. Türkiye’de yeni bir anayasa yapılacak. ‘Olmasın’ diyen bir parti yok. Şahsi kanaatim; 1920 yılına geri döneceğiz. O zamanlar Türkler, Kürtler, Araplar vardı. Kardeşlik vardı. Sonraki süreçte entegrasyon gündeme gelecek. Kürtlerle entergrasyonun adımları da atıldı. Derecik’te bir sınır kapısı açıldı. Hakkâri yaranın ağzıdır. Hakkâri’de aşiretler bölünmüş aileler parçalanmış. Sınır boylarındaki aşiret ve aileler birleştirilirse problemin çözümü kolaylaşır. Yaranın ağzının kapatılacağını düşünüyorum. Muhsin Kızılkaya’nın deyimiyle; ‘Kürt Sorunu Kürtçe sorunudur’. Bütün statü ve kimlik talebi dille alakalıdır. Bu meseleyi de en kolay AK Parti halleder.

Silahın olmadığı bir atmosferde Kürtler nasıl bir siyasi profil çizer?

Kürtler homojen, aynı şeyleri konuşan, düşünen insanlar değil. İslamcısı, şeriatçısı, tarikatçısı, sosyalisti, liberali var. Eğer silahlar susarsa değişik sesler ve görüşler kendilerini ifade etme imkânına sahip olacak. Şu anda ifade edemiyorlarsa sebebi namluların etkili olmasıdır. 2010 yılına kadar devletin kafası şöyle çalışıyordu: Ya bendensin ya da terörden. Bugün siyasal Kürt hareketinin içinde bulunduğu durum da buna benziyor. İnsan düşmanına benzer. O da öyle düşünüyor. PKK da halka diyor ki; ‘ya bendensin ya da düşmanımsın.’ Ama ben ne sizdenim ne karşıdanım. Ortadayım. Renkler sadece siyah beyaz değil ki. AK Parti’nin bazı politikalarını destekliyorum. İstiyorum ki başarılı olsun ama oyumu vermiyorum. BDP’nin birçok politikasını reddediyorum, eleştiriyorum ama oyumu ona veriyorum. Bunun anlaşılması lazım.

Böyle düşünen insan sayısı çok. Peki neden sesleri çıkmıyor?

Demokratik bir ortam olursa yanlışlara itiraz edecek ve eleştiride bulunabilecekler. Ne yazık ki değişik sesler ve görüşler bastırılıyor. Memleketimizde bir mahalle baskısı olduğu kesin. Bu da yılların baskısından kaynaklanıyor. Devlet hâlâ eski ceberut yanını devam ettiriyor. Buna karşı oluşmuş yeni hegemon güç ve otorite de aynı metodları kullanıyor. Az kaldı. Karanlığın en yoğun olduğu dönem şafağın sökmeye en yakın olduğu andır.

BİZLERİ PERİŞAN ETTİ

İnsanların Hakkâri coğrafyasını görmeye gelmemeleri sizleri üzmüyor mu?

Hakkâri’nin dağını, vadisini, suyunu, çiçeğini, böceğini hatta yılanlarını bile çok seviyorum. Hakkâri’nin ceylanları, keklikleri, yabani koyunları ve keçileri vardı. Hakkârililer bundan 30 yıl önce 2.5 milyon küçükbaş hayvan besliyorlardı. 1992’ye kadar fakir insan yoktu. Zira herkesin mutlaka koyun sürüsü vardı. Şimdi tablo çok farklı. Kirli savaş ekolojik dengeyi bozdu. Zenginlik değil yoksulluk hakim ilimizde. Bir de sadece coğrafyamız değil. Yeryüzünde benzeri olmayan bir edebiyatımız var. Bunun temsilcisi Ahmed-i Hani dört dilde şiir yazmış. İlk satırı Arapça, ikincisi Farsça, üçüncüsü Türkçe, dördüncüsü Kürtçe olan şiirlerimiz var. Bu kadar güzel bir edebiyatımız, kültürümüz ve hayatımız var. Biz böyle güzel bir mekânda yani cennetin içinde cehennemi yaşıyoruz. Ne kadar acı.

Türkiye

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.