Birminghamlı Shabir’in sıra dışı öyküsü…

Birminghamlı Shabir’in sıra dışı öyküsü…

O bir İHH İnsani Yardım Vakfı gönüllüsü ve aktivist… Adı Muhammed Shakiel Shabir… O bir Pâki, Pâkistanlı… O bir İngiltereli… Türkiye’yi çok sevdi, artık bizden biri... İngiltere’de, Birmingham şehrinde yaşıyor. Başta Filistin’in özgürlüğü için, Gazze ambargosunu kırmak için İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından gerçekleştirilen pek çok faaliyete İngiltere’den katıldı.

06.02.2012 - Birminghamlı Shabir’in sıra dışı öyküsü…

İngiltere’den yola çıkan ve Avrupa, Türkiye üzerinden Filistin’e ulaşan kara konvoyunda ambulans şoförüydü. Afrika’da, Haiti’de, Kenya’da, Pakistan’da, Somali’de, Filistin-Gazze’de pek çok yardım çalışmalarında bulundu. Somali’deki mülteci kamplarında İHH için çalıştı, kamplardaki insanlara destek verdi. Yapılan her faaliyete İngiltere’den koşarak gelen ve destek veren kocaman yürekli bir ademoğlu…

Bu adanmış yüreğin olaylar ve insanlar karşısındaki hisleri, duyguları oldukça yoğun… Muhammed en önemli hayalini bütün Müslümanların birleşmesi ve “Birleşmiş Müslümanlar” yapısını görmek olarak açıklıyor.

Kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Muhammed Shakiel Shabir. İngiltere’de doğdum. Anne babam Pakistan’dan İngiltere’ye gelmiş. Elhamdülillah Müslümanım. İngiltere’de serbest çalışıyorum. Okul en sevdiğim yerlerden biri değildi, bu yüzden fazla eğitim almadım ve hiçbir diplomam yok. Daha önce yaşadığım hayat tarzı sebebiyle hayat tecrübem çok. Hayatım boyunca iyi bir Müslüman değildim. İslam’a çok ters bir hayatım vardı, diğer bir deyişle dünya Müslümanıydım. Nerdeyse hiç namaz kılmaz, zekat vermez veya iyi bir şey yapmazdım. Bütün bunlar üç yıl önce değişti. Yakın bir arkadaşım Gazze’de kuşatma altında yaşayan Müslümanlar için bağış yapmak isteyip istemediğimi sordu. O zamana kadar Gazze’yi hiç duymamıştım ve orada yaşanan problemleri hiç bilmiyordum; çünkü dünyalık zevkler ve isteklerle meşguldüm. Arkadaşım bir grup ile karayoluyla Gazze’ye gideceklerini ve yanlarında yaşamsal ve ihtiyaç duyulan yardımlar götüreceklerini söyledi. Kermeslerle ve topladıkları bağışlarla satın aldıkları ambulans ve minibüslerle oraya gideceklerdi. Para vermemek ve arkadaşımı başımdan savmak için bir şoföre ihtiyaçları olup olmadığını, onunla beraber gidip gidemeyeceğimi sordum. Araştırıp bana döneceğini söyledi. Arkadaşım grubuna danıştı ve beni şoför olarak aralarına almaya karar verdiler. Arkadaşım kısa sürede bana kararlarını bildirdi. Tamam dedim ve üstüne pek düşünmedim. Fark etmedim ama kısa süre sonra İngiltere’nin her köşesinden gelen 100 araçtan fazla aracın olduğu bir konvoyla Gazze’ye doğru yoldaydım. Bir ambulansı sürüyordum ve eskiden tanığım iki arkadaşım araçta bana eşlik ediyorlardı. Bir aydan fazla süren uzun ve yorucu bir yolculuktu. Yolda pek çok zorlukla karşılaştık ama iyi günlerimiz de oldu. Birçok Avrupa ülkesinden geçtik ama ilk Müslüman ülkeye girene kadar her nedense taşıdığımız mesajı algılamadım. Kahramanlar gibi karşılandık ve insanların davamıza olan desteği beni hayrete düşürdü. O zaman neler olup bittiği hakkında daha çok şeyler öğrenmek istedim ve yanımdaki kardeşler sayesinde öğrendim de. Elhamdülillah pek çok dindar kardeşle beraberdim ve günde beş vakit namaz kılıp İslam hakkında konuşurlardı. Baştan namaz kılmıyordum ama yolculuk devam ettikçe onlarla namaz kılmaya ve dini konular konuşurlarken onlarla oturmaya başladım. Kendimi huzurlu hissetmeye başladım, bu hissi meşgul ve materyalist hayat tarzımdan dolayı daha önce hiç hissetmemiştim. Eskiden sinirli bir insandım ama konvoy sırasında hayata ve karşılaştığım problemlere başka bir noktadan bakmaya başladım. Gazze’ye vardığımızda artık duygularımı kontrol edemedim. Gazze’ye girdiğimiz andan itibaren Refah sınırı boyunca gözyaşlarımı tutamadım. Sonunda ulaştığımız için mutluydum ve kendim için üzgün ve kızgındım. İçimde çok büyük bir acı hissettim, sanki buradaki kız ve erkek kardeşlerimin çektikleri acıların suçlusu bendim, çünkü daha önce hiç onları düşünmemiş, hiç önemsememiştim Gazzelilerin bana gösterdikleri sevgi ölçülemezdi. Herkes beni gülümsemeyle karşılıyor ve çokça dua ediyorlardı. Bütün bunları hak etmek için hiçbir şey yapmadığımı düşündüm. Bütün yaptığım İngiltere’den Gazze’ye bir ambulans sürmekti. Hayatta pek çok acılar çekmiş ve kayıplar vermiş kardeşler, anneler, babalar, çocuklar gördüm. Buna rağmen memnundular ve Allah’a şükrediyorlardı. Kendi bencil hayatımla onların hayatını karşılaştırdım, en ufak bir acı veya problem için nasıl sızlanıp şikayet ettiğimi düşündüm. Oradayken kendime bir söz verdim, değişecektim, bencil ve materyalist hayat tarzımı bırakacaktım, Allah rızası için benden daha kötü durumda olan insanlara yardım edecektim. Elhamdülillah, benim gibi kötü ve bencil birini doğru yola ilettiği ve beni dinine yaklaştırdığı için Allah’a her gün şükrediyorum. O zamandan beri namazlarımı hiç kaçırmamaya ve eski hayatımdan uzaklaşmaya çalışıyorum. Kesinlikle mükemmel bir Müslüman değilim ama Allah’a şükürler olsun daha iyi bir Müslüman olmak için elimden geleni yapıyorum. Allah dilemeseydi bunların hiç biri mümkün olmazdı. Müslüman olduğum için çok şanslıyım. Dinimin bu kadar güzel olduğunu bilseydim hayatımı çok önceden değiştirirdim, ama her şey Allah’tan. Lütfen benim için dua edin, ben bütün Müslüman kardeşlerim için dua ediyorum.

İHH İnsani Yardım Vakfı’nın pek çok çalışmasında siz de varsınız, İHH ile nasıl tanıştınız?

Aralık 2009’da bir konvoyla üçüncüye Gazze’ye gidiyordum. Bu sefer rotamızı değiştirdik ve Avrupa’yı geçerek Türk bir organizasyonla buluşacaktık. Daha önce Türkiye’ye hiç gelmemiştim ve İHH’yı da hiç duymamıştım. Yunanistan-Türkiye sınırına vardığımızda Türk tarafından yüksek sesle sloganların atıldığını duyabiliyordum. ‘Free Palestine’ ve ‘Allahu Ekber’ gibi bazı tanıdık kelimeler dışında ne dediklerini anlayamıyordum. Türkiye girişine geldiğimde diğer tarafta bizi karşılamaya gelen insanların çokluğuna inanamadım. Filistin, Türkiye ve İHH bayrakları sallıyorlardı. O kadar çok insan vardı ki Filistin’e giriyorum gibi hissettim. Ambulansımı sürdükçe etrafım ambulansın içine uzanarak gözleri yaşlı bir şekilde beni kucaklayan kardeşlerle doldu. Bu sevgi ve duygu yoğunluğu karşısında ben de gözyaşlarımı tutamadım. Hemen ambulansımı park ettim, dışarı çıktım ve görebildiğim herkesi kucakladım ve çok iyi hissettim, çünkü çoğunun söylediklerini anlamıyordum ama ne demek istediklerini çok iyi anlıyordum. Kendimi evimde hissettim. Bu insanları hayatım boyunca tanıyormuş gibi hissettim. Bir kız kardeşle tanıştım, benimle ana dilim Urduca konuşmaya başladı. O zamandan beri kardeşimdir. Nalan bacıya bütün yardımları ve önerileri için teşekkür ediyorum. Sonra sınırdan İstanbul’a geçtik, karşılama daha da coşkuluydu. Binlerce kişi bizi karşılamaya gelmişti. Mükemmel bir duyguydu. Türkiye’de yolculuğumuz sırasında bizi takip edecek bir grup Türk kardeşle tanıştım. O günden sonra bu kardeşler benim en iyi arkadaşlarım oldular. Onları hayatım boyunca tanıyor gibiyim. Recep, İsmail, Tuncay, Hajrat, Halid, Dilaver, Abdullah tanıştığım kardeşlerden bazıları… Bu kardeşlerimin hepsini çok seviyorum.



İstanbul’a dair ilk izlenimlerin neler? O günlerde neler yaşadınız?

İHH ile pek çok şehirden geçtik ve karşılama hepsinde inanılmazdı. Yolculuk boyunca İHH ve gönüllülerine olan sevgim arttı. Çoğu zaman tek başına yürüyen bir kardeş görüyordum ve bakışlarından hep düşünceli olduğunu anlayabiliyordum. Ne zaman selam versem mütevazı bir şekilde gülümser ve selamımı alırdı. Bu kardeşi gerçekten çok sevmiştim. Bir gün birkaç kardeşle birlikte oturuyorduk ve bu kardeş yanımızdan geçti. Yanımdakilere döndüm ve onlara bu kardeşi çok sevdiğimi söyledim. Onlara kim olduğunu sordum, gönüllü müydü, şoför müydü, çalışan mıydı? Türk arkadaşlarımın hepsi şaşkınlıkla bana baktılar, biri bana doğru eğildi ve onun şoför veya gönüllü olmadığını, İHH’nın lideri, emiri olduğunu ve isminin Bülent Yıldırım olduğunu söyledi. Onlardan özür diledim ve o an bu mütevazı kardeşe olan sevgim on kat arttı. Bu kadar büyük bir kurumun liderinin böyle mütevazı ve basit bir adam olduğuna inanamıyordum. Ben grupla içli dışlı olmak şöyle dursun, VIP yerlerde bulunan ve insanların arasında görünmeyen liderler görmeye alışkındım. O saniye onu kendi liderim ve emirim olarak kabul ettim. Allah ondan ve İHH’daki herkesten razı olsun. Allah yaptığınız çalışmalardan dolayı ödüllendirsin.

İHH’da gönüllü olmaya nasıl karar verdiniz?

Davaya olan bağlılıkları, herkesin samimiyetle çalışması, üyelerinin birlikteliği ve en önemlisi İslami değerleri muhafaza etmesi ve Allah’a olan güçlü iman. Bunlar beni İHH için gönüllü olmaya yönlendiren pek çok nedenden sadece bir kaçı.

Aktivist ve gönüllü olarak dünyada nerelerde bulundunuz ve ne tür çalışmalar yaptınız?

İHH ile Filistin’e kara konvoyuna katıldım. Deprem olduğunda yaşamsal yardım faaliyetlerine destek için Haiti’deydim. Sel olduğu zaman Pakistan’a gittim. Orada altı ay kaldım ve İHH ile beş şehirden fazla yerde çalıştım. Kuzeyden güneye her yerde çalıştık ve selden etkilenen Pakistanlılara gıda, su, ilaç gibi temel ihtiyaçları ulaştırdık. Ayrıca evler inşa ettik ve evsiz pek çok insana barınak sağladık. Somali’de kıtlıktan etkilenen insanlara gıda ve su yardımı yaptık. Kenya’da savaş ve kıtlıktan etkilenen Somalili mültecilere gıda, su ve ilaç götürdük. Orada 50’den fazla medrese ve 5 cami inşa ettik. Ayrıca Mavi Marmara İngiliz grubunu organize ettim, ancak kendim kişisel sebeplerden ötürü gemiye katılamadım.

Bu ülkelerde çalışmaları yürütürken unutamadığınız olaylardan birini anlatır mısınız?

Allah yolunda harcanan her an unutulamaz ve karşılaştırılamaz, ama hayatımda çok derin iz bırakan birkaç anım var, bunlardan biri Gazze’de yaşadığım bir tecrübe. İsrail’in Kurşun Dökme operasyonunda beş kızını şehid veren bir babayla tanıştım. Kızlarının en büyüğü sadece 16 yaşındaydı; o alçakgönüllü ve yardımcı karakteri sayesinde herkes tarafından çok seviliyordu. Bana kendisinin eşi ve yeni doğmuş bebeğiyle uyuduğunu, beş kızının ise üst kattaki odada uyuduğunu anlattı. Bütün hatırladığı büyük bir patlama sesiyle bir anlığına uyandığı ve ardından bayıldığı. Ayıldığında karısı ve çocuğu ile birlikte evlerinin enkazında gömülü haldeymiş. Kendini, eşini ve bebeği kurtarmayı başarmış. Hemen sonra eskiden evi olan moloz yığınında kızlarını bulmaya çalışmış. Beş kızının hepsini de enkaz ve yıkıntılar altında bulmuş. Hepsi şehid olmuş. En büyük kızının nasıl en küçük iki kızı iki yanında sarılarak uyuduğunu anlattı. Onları bu şekilde sarılmış şekilde bulmuş. Toz ve pislikle kaplanmış olmalarına rağmen hepsinin huzur dolu göründüğünü ve beşinin de yüzlerinde gülümseme olduğunu söyledi. O bunları bana anlatırken duygularımı kontrol edemedim ve durdurulamaz şekilde ağlamaya başladım. Baba bana doğru geldi, beni kucakladı ve teselli etti. Sabretmek gerektiğini, kızlarının daha iyi bir yerde, cennette olduklarını ve onu ve karısını beklediklerini söyledi. Bebeğini kucağına aldı ve bana dedi ki : “Allah’a yemin olsun ki eğer bu kızımı da kaybetmiş olsaydım yas tutmazdım, çünkü onlar Allah’tan geldiler ve O’na döndüler. İnşallah cennette birbirimize kavuşacağız”. Bu sözler zihnime ve kalbime kazındı ve o zamandan beri bana esin kaynağı oldu. Allah onlara ve ümmetin bütün çocuklarına Firdevs cennetini nasip etsin.



İHH ile çalışırken hislerin nelerdir?

İHH’da gönüllü olduğumdan beri daha iyi bir insan ve özellikle daha iyi bir Müslüman olmaya çalışıyorum. Birlikte olduğum kardeşler benim için ilham kaynağı. Bana yardım ettiler ve daha iyi olmam için yol gösterdiler ve dinimi güzelleştirmede devamlı bana yardım ediyorlar. Benden daha kötü durumdaki insanlara daha çok yardım etmem ve Allah’ın yoluna yapabileceğim en iyi şekilde hizmet etmem için ilham kaynağı oldular. Onlara karşı derin bir sevgi ve saygı hissediyorum. Allah hepsinden razı olsun, ümmet ve dünyadaki insanlar için yaptıkları hayırların karşılığını kat kat versin.

Tüm Müslümanlar ve dünya için hayaliniz nedir, gelecekte neler bekliyorsun?

Her alanda Müslüman olarak daha güçlü olduğumuza inanıyorum. Allah’ın gerçek dinini izliyoruz. Tarihimizde, Müslümanlar olarak barışçıl ve adil toplumlar inşa etmede liderlik yaptık ve herkese eşit davrandık, çünkü bunlar bizim peygamberimizin bize öğrettikleridir. Maalesef günümüzde kafirlerin ve dinsizlerin liderliğine güveniyoruz. Materyalist olduk ve Allah’ın rızası yerine dünyalık zevkler peşinde koşuyoruz. Hz. Muhammed (sav) ümmeti uyanmalı ve birleşmelidir ve birbirine yardım etmelidir. Bizden daha zor durumda olanlara yardım etme konusunda liderlik etmeliyiz, çünkü bu bizim dinimizin temelindedir. Sadece Allah’a ve O’nun yardımına dayanmalı ve güvenmeliyiz. Bütün Müslümanların birleşmesine inanıyorum. Birleşmiş Müslümanlar kurmak için çalışıyorum. İnşallah.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.