Türkiye hilafetin son kalesidir

Türkiye hilafetin son kalesidir

Sudan’ın güneyinin ayrılmasının gerçek sebebine değinen, şimdilerde gündemdeki yerini koruyan Darfur meselesinin iç yüzünü anlatan Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, hakkında çıkarılan uluslararası tutuklama kararını da yorumladı. Halkın, olayların iç yüzünü görebildiğini belirten el-Beşir, Türklere duydukları sempatiyi de dile getirdi ve Türkiye’nin, hilafetin son kalesi olduğunu vurguladı.

Sudan’ın güneyinin ayrılması ülkenizi nasıl etkiledi? Petrol ve uranyum gibi zenginlikleriyle birlikte yaklaşık Türkiye kadar olan çok büyük bir toprak parçasını kaybettiniz. Bu durum Sudan için hangi sonuçları ortaya çıkardı?
- Öncelikle size hoşgeldiniz diyorum. Güney Sudan’da savaş, biz bağımsızlığımızı kazanmadan önce, 1955’te başlamıştı. Bu savaş uzun yıllar devam etti ve anlaşıldıki güneyi zorla birliğe razı etmek mümkün değil ve bu hem kuzey, hem güney için maliyetli. Sonunda biz, artık güneyin ayrı bir devlet olması gerektiği kanaatine vardık. Güney halkına bir seçim hakkı vermemiz gerekiyordu. Bu karardan dolayı, ya bizimle olsunlar, ya da ayrı bir devlet kursunlar diye, birlikte kalma ya da birlikten ayrılma kararını kendileri vermesi için güney halkına bir şans verdik. Böylece 2005’de imzalanan andlaşma ile birleşme veya ayrışma arasında güney halkının kendi geleceğini tayin etme hakkını içeren anlaşmayı imzaladık.
Güneydeki savaşın asıl sebeplerine dönersek; problemin ardında emperyalist İngiliz idaresinin olduğunu görürüz. İngilizler o vakit “girişe yasak bölgeler” adı altında bir kanun çıkarmışlardı. Buna göre kuzeyliler güneye giremiyordu. Sudan’ın kuzeyinden gelen vatandaşlar güneye ancak vize ile geçiyorlardı. Bu kanunun en önemli maddelerinden biri “eski kabile ananelerine dönüş” başlığını içeren madde idi. Buna göre güneylilerin Arapça isim kullanması yasaklanıyor, yerel veya kabilenin tespit ettiği isimleri kullanmalarına izin veriliyordu. Hatta, isim yerine numara bile veriyorlardı. Arapça isimleri kabul etmiyorlar, yerel bir isim kullanmayı zorunlu kılıyordu. İşte o tarihten itibaren bir bölünme söz konusuydu zaten. Güney, biliyorsunuz kabilelerden oluşuyor. Güneyde kabileler arasında tek ortak iletişim dili ise Arapça’ydı. Arapça konuşmak yasaklandı ve konuşanlar cezalandırıldı. O zamanlar İngilizlerin aldığı kararlardan biri de, güneylilerin, kuzeylilerin giydiği elbiselerin aynını giymesini yasaklamak oldu. Ayrıca güneylilerin, belli yerlerde ikamet etmeleri mecburi kılınmıştı. İngilizler bu tür kanunlar yapmışlardı o dönemde.
Güneyde kiliseler açılmıştı o zamanlar, güney halkı çoğunlukla Hıristiyan zaten. Sudan’da eğitim hükümet tarafından finanse edildiği halde, İngilizler güneyde eğitim işlerini kiliselere verdiler. Kiliseye destek verdiler ve İslâm’a karşı orada ambargo koydular. Bu kiliseler de güneyli vatandaşların kafasına sürekli Müslüman ve Arap düşmanlığını soktu. Sudan halkı iki ayrı millet gibi olduktan sonra da Güney Sudan’da bağımsızlık emareleri görülmeye başladı, misyonerler ve İngiliz idareciler, güneylileri kışkırtarak isyan hareketlerini başlattılar.
Elbette Türkiye kadar büyüklüğü olan güneyin Sudan’dan ayrılması üzücüdür. Ancak biz başından beri güneyli vatandaşların birleşme veya ayrılma kararına saygılı olduğumuzu belirttik. Bu sonuç tek çare olduğu için biz bunu kabul etmek zorunda kaldık.
Bugün Güney Sudan ile Sudan arasındaki başlıca problemler nelerdir? Bu problemler savaşa yol açacak nitelikleri taşıyor mu? Bu problemlerin çözümü için nasıl bir yol takip etmeyi düşünüyorsunuz? Savaş olası mı?
- Maalesef güneydeki idareciler, bizim ne kadar fedakârlık yaptığımızı hâlâ anlamış değiller. Zira biz o kadar fedakârlık yaptık ki, onlara ayrı bir devlet olma hakkı dahi tanıdık. Ne yazık ki güneylilerin Sudan’a düşman bazı taraflarla, dış güçlerle ilişkileri söz konusu. Bunları finanse eden ve savaş için silah verenler de onlar elbette. Oradaki idarecilerden büyük bir grup bizimle iyi ilişkiler kurmaya çalışsa da maalesef dış güçler buna izin vermiyor. Hakikaten savaş ihtimali var gibi. Biz bunu engellemeye çalışacağız.‘Siyonist Projenin amacı
Sudan’ı parçalamaktır’
Biz Sudan’la ilgili bilgileri bizzat Sudan Devlet Başkanı’ndan öğrenmek istiyoruz. Darfur’daki sorunun asıl sebebi nedir?
- Problem çok basit şekilde başlamıştı. İki kabile arasında, bir kabileden deve çalınmış, deve problem oluşturmuş. Çalınan deve sahibi diğer kabileden bir kişiyi itham etmiş ve tartışma sonucu onu öldürmüş. Bu problem iki kişi arasında iken kabileler arasına yayılmış, aralarında savaş çıkmış. Kabile liderleri olayın çözümünde anlaşmışlar. Ancak kabilelerden birinin gençleri bu çözümü kabul etmeyerek kabile liderliğine karşı çıkmış ve isyan etmişler.
İki kabile arasındaki soruna dair kabile büyüklerinin çözümünü kabul etmeyen bu gençlere, Güney’deki isyancıların lideri olan John Garank’tan destek geldi. O vakit güneydeki bağımsızlık hareketi lideri olan Garank ve Amerikan Delegesi müdürü, bu gençlerle ilişki kurarak devlete karşı organize olmalarını istemişler. Bunlar gençlerle görüşmüş ve demişler ki, “Biz size yardımcı oluruz, ancak siz bir organizasyon kurun, bu hareketinizi bir organizasyon şeklinde yapın.” Hatta hareketin ismini dahi belirterek “Sudan Kurtuluş Hareketi” adını vermelerini istemişler. Küçük bir olayı bu boyuta taşıdılar.
Daha sonra çok büyük bir reklam kampanyası başlatılarak 160’tan fazla Yahudi örgüt “Save Darfur (Darfur’u Koru)” grubunu oluşturdu. Amerikalılar ve diğer gruplar bunu niye mi yaptılar? Çünkü biz güneyde meseleyi kesin şekilde bitirmiş ve hükümetin lehine bir durum oluşturmuştuk. Hiçbir problem kalmamıştı. İşte, güneydeki sorunu bitirdiğimiz zaman, savaşı devam ettirmek için Darfur’daki olayı çıkardılar, Darfur cephesini açtılar. Şimdi Darfur’da savaş bitmek üzere iken, nihai barış anlaşması yapınca Sudan’a karşı yeni bir sorun noktası oluşturmak için Kurduvan denen yere doğru yöneldiler. Güney Kurduvan’a girdiler ve aynı güçler orada da savaş çıkarmaya çalışıyor. Siyonist Projenin amacı, Sudan’ı parçalamaktır.
Darfur, Güney Sudan gibi ayrılacak mı? Ayrılırsa ne olur? Darfur’un ayrılmasına yönetim olarak müsaade eder misiniz? Darfur sorununu çözmek için nasıl bir yol takip ediyorsunuz?
- Darfur’da ayrılıkçı bir isyan yok. Ama Yahudiler ve dış güçler, güneydeki bölünmeyi Darfur’da da düşünüyor. Ancak arzu ettikleri adımlar var. Bu adımları olgunlaştırıp güneyin ayrılması gibi Darfur’un da ayrılması için uğraşıyorlar.Türkiye bütün bölge için
önemli roller oynayabilir
Sudan’ın siyasi ve idari sistemini nasıl tanımlıyorsunuz? Sudan bir İslâm Devleti mi, yoksa İslâm Devleti olmaya çalışan, geçiş süreci yaşayan bir devlet mi?
- Biz tabiî ki şu anda, yüzde yüz İslâm Devleti olduğumuzu iddia edemeyiz. Ancak İslâm kıstaslı bir devlet ve Kur’an eksenli bir İslâm toplumu oluşturmak için çalışmalarımız var. Şimdiye kadar yaptığımız işlerle hep bu yoldayız. Hali hazırda İslâmî bir Anayasa hazırlamaya çalışıyoruz. Kanunlarımızın içinden batıdan gelen hükümleri çıkarmaya, İslâm’a aykırı ne varsa bunların temizlemeye çalışıyoruz ve bu çalışmalarımız sürüyor.
Bir siyasetçi ya da devlet adamı olarak değil de bir Müslüman ülkenin önderi olarak, gazetemizin okuyucularına ve ülkemizin Müslümanlarına bir öğüt vermenizi istirham etsek, neler söylemek isterdiniz?
- Öncelikle belirtmeliyim ki Sudan halkının Türkiye’ye karşı büyük bir saygısı ve pozitif bir duygusu var. Zira Sudan halkı Türkiye’nin Hilafetin son kalesi olduğunu biliyor. Sudanlılar Türklere bu pencereden bakıyor ve çok seviyorlar. Ayrıca insanlar özellikle son dönemde Türkiye’nin Filistin davasına, Filistin’e ve Mescid-i Aksa’ya verdiği güçlü desteği takdir ediyorlar. Türkiye bütün bölge için çok önemli ve olumlu roller oynayabilir. Bunun sadece Sudanlılar nezdinde değil, tüm bölge halkları nezdinde kabul göreceği kanaatindeyiz.
Bir de biz, Arap dünyasının ekonomik, siyasi ve toplumsal olarak Türkiye’nin derin uzantısı olduğunu düşünüyoruz. Burada belirtmeliyim ki; Sudan halkının Türkiye’ye karşı olan bu sevgi ve takdir potansiyeli, iki ülkenin yakınlaşma ve farklı alanlarda işbirliği için büyük bir fırsattır.Ömer
el-Beşir
kimdir?
İsim: Ömer Hasan Ahmed el-Beşir
Rütbesi: Mareşal
Doğum Tarihi: 01.01.1944
Doğum Yeri: Sendey Hoşbanka
Çalıştığı Birimler: Batı Komutanlığı, Hava Kuvvetleri, 8. Piyade Tugayı
Askeri Kariyer: Tüm zorunlu kurslar, Mısır atlama eğitmenleri kursları, Malezya askerî bilimler mastırı, Kurmay ve Komutanlar Fakültesi, Nasır Askerî Akademi ileri harb kursu, Devrim madalyası, Direniş madalyası, Milli Birlik madalyası, Mısır 6 Ekim Madalyası, Cesaret Madalyası, Uzun Hizmet Madalyası, Şeref Kolyesi, 30 Ocak 1989 Ulusal Kurtuluş Devrim Konseyi Başkanı, 16 Ekim 1993 Cumhurbaşkanı, 21 Nisan 1996 Cumhurbaşkanı, 12 Şubat 2001 Cumhurbaşkanı, 9 Ocak 2005 Cumhurbaşkanı (Ulusal Birlik Hükümeti), 27 Ekim 2010 Cumhurbaşkanı.‘Alınan karar Sudan’a
düşmanlık besliyor!’
Hakkınızdaki uluslararası tutuklama kararını hakkaniyet, siyaset, uluslararası hukuk ve gerçeklik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce niçin böyle bir karar verdiler?
- Bu siyasi bir mahkemedir ve biz iktidara geldikten sonra bunların tek hedefi Sudan’daki rejimi değiştirmek oldu. Hemen ekonomik ambargo uygulamaya başladılar. Ardından siyasi ve diplomatik ambargo koydular. Güneydeki isyan hareketini desteklediler. Komşu devletleri kışkırtıp Sudan’a karşı savaşa teşvik ettiler. Bunlara rağmen, Sudan’daki rejimi değiştirmeye güçleri yetmedi; rejimi değiştirmeye matuf bu uğraşılarının hepsi boşa çıktı. Mahkemenin tutuklama kararının halkın rejime düşman olması için yeterli olacağını, Sudan halkının devlete karşı ayaklanıp devrim yapacağını zannettiler. Bütün bunlara karşın Sudan halkının tepkisi umduklarının tersine olmuştur. Sudan halkı bu karara itiraz etti ve bize destek verdi.
Geçen seçimde bizim kazanma sebebimiz de zaten bu olaydı. Halk, bu kararın Cumhurbaşkanı’na karşı değil, Sudan’a karşı düşmanlık olduğunu biliyor.‘Türkler bizim kardeşlerimizdir, Türk yatırımcılara özel ilgi gösteriyoruz’Türk işadamlarının Sudan’daki yatırımlarından memnun musunuz? Türk yatırımcılardan daha neler bekliyorsunuz?
- Biz Türk şirketlerine teşekkür ediyoruz ve aynı zamanda onların burada yaptıkları işlerden de çok memnunuz. Bize gelen işaretler, bu şirketlerin çok büyük yatırımlar yapabilecek kapasitede olduğu yönünde. Şimdiye kadar birkaç büyük köprü yaptılar Nil üzerinde. O şirketlerin burada çalışacağı büyük alanlar var. İki memleketin arasında çok büyük ve iyi siyasi ilişkiler var zaten. Biz; resmi kaynaklardan, Türkiye’den kaynak bulmamız gerekiyor, bunu hedefliyoruz. Onun için biz, bütün Bakanlıklara talimat verdik. Türk yatırımcılara özel ilgi göstermelerini, en hızlı ve en uygun şekilde kolaylık sağlamalarını istedik.
Türk yatırımcıların, Çinli yatırımcılara sağlanan kolaylığın kendilerine sağlanmadığı şeklinde iddiaları var...
Çinliler Türklerden önce geldiler ve çok büyük yatırımlar yaptılar. Ama buna rağmen Türkler bizim için çok önemli. Türkler bizim kardeşimizdir ve biz özellikle bunlara destek verelim diye talimat verdik. Bizim için yatırımcı bir Sudanlı da olsa, yabancı da olsa eşittir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.