Türkiye Cumhuriyeti Bosna-Hersek Büyükelçisi Ahmet Yıldız:"Türkiye için istediğimizi, Bosna-Hersek için de isteriz"

Türkiye Cumhuriyeti Bosna-Hersek Büyükelçisi Ahmet Yıldız:"Türkiye için istediğimizi, Bosna-Hersek için de isteriz"

Akit yazarlarından Ayhan Demir, Türkiye Cumhuriyeti Bosna-Hersek Büyükelçisi Ahmet Yıldız ile Türkiye'nin Balkan politikasından, Bosna-Hersek'in geleceğine uzanan geniş bir yelpazede önemli bir söyleşi gerçekleştirdi.

Türkiye'nin Balkan politikası, Belgrad, Zagreb ve hatta Saraybosna'daki bazı çevrelerce 'neo-Osmanlıcılık' olarak nitelendiriliyor. Böyle bir niyetten söz edebilir miyiz?

Uluslararası ilişkiler ve dış politika merceğinden bakıldığında, herhangi bir ülke için komşu ülkelerle ilişkiler her zaman önemlidir. Bu durum Türkiye için de aynıdır. Özellikle ülkemizin bulunduğu coğrafyadaki hareketli dış politika dinamikleri göz önüne alındığında, yakın coğrafyamızla daha yoğun ilişkiler geliştirilmesi kaçınılmazdır.
Sadece tarafımızdan değil, uluslararası düzeyde de sıklıkla dile getirildiği üzere, son dönemde ülkemiz, giderek büyüyen ekonomisi ve diğer alanlarda kaydedilen gelişmelerle, küresel bir aktör konumuna gelmiştir. Elbette ki bu durumun yansımalarının dış politikamızda da görülmesi çok doğaldır. Kendisi de bir Balkan ülkesi olan Türkiye’nin bu bölgedeki ülkelerle tarihsel bağları da dikkate alındığında, yakın ilişkiler içinde bulunması, bölgenin istikrar ve refahı için çaba göstermesi kaçınılmazdır.

Bosna-Hersek, kısa süre önce, yerel temsilcilerini belirlemek üzere sandık başına gitti. Seçim sürecini ve neticeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yerel seçimlerin genel olarak barış ve sükûnet içinde geçmiş olması bizim için önemlidir. Bosna-Hersek devleti ve halkı, gerek kampanya sürecinde gerekse seçim günü, demokrasiye olan bağlılığını bir kez daha teyit etti. Seçimler şeffaf ve adil bir şekilde yapıldı. 7 Ekim Yerel Seçimi, tüm dünyadan bağımsız gözlemciler ve Avrupa Konseyi’nin seçim gözlem misyonu tarafından da titizlikle takip edildi. Tüm yerel ve uluslararası gözlemciler, seçim sürecinin uluslararası standartlarda yürütülmüş olduğu konusunda hemfikir. Bosna-Hersek gibi nispeten genç bir devlette, bunun özellikle altı çizilmesi gereken bir nokta olduğunu düşünüyorum.
Seçim sonuçları açısından bakıldığında, biliyorsunuz, sonuçların henüz kesinleşmediği birkaç yer halen bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Srebrenitsa’dır. Seçim sonuçlarının kesinleşmediği yerlerde de bir an önce sonuçların kesinleşmesini temenni ediyoruz. Seçimlerin sükûnet içinde gerçekleştirilmesi ve demokrasinin Bosna-Hersek’te yerleşmiş olduğunu görmek bizi çok mutlu etmekle birlikte; Bosna-Hersek’te siyasi istikrarın da oturmuş olduğunu da görmek istiyoruz.
Bilindiği üzere Bosna-Hersek, 2014 yılında genel seçimler için yeniden sandık başına gidecek. Genel seçimlere giden süreçte, demokrasinin gereği olarak, siyasi rekabet hız kazanacaktır. Ancak ülke menfaatleri de her zaman dikkate alınmalı. Bosna-Hersek’teki tüm siyasi partilere düşen sorumluluk, acilen çözülmesi gereken sorunlara odaklanmaları ve ülkenin gelişmesinde büyük rol oynayacak Avrupa-Atlantik süreçlerine katılım yönünde çalışmalarıdır.

AYRILIKÇI SÖYLEMLERE KARŞIYIZ

Bosna-Hersek'in şu an içerisinde bulunduğu mevcut siyasi hava hakkında neler düşünüyorsunuz?

Türkiye olarak, Bosna-Hersek’in istikrarını ve refahını çok önemsiyoruz. Öyle ki, Türkiyemiz için ne dilersek, ne istersek, Bosna-Hersek için de onu isteriz. Bunu bu kadar net söyleyebilirim. Kendi halkımız ne kadar refah içinde olsun istersek, Bosna-Hersek halkı için de en iyisini isteriz.
Mevcut siyasi havada maalesef bazen siyasi rekabet nedeniyle, ülkenin kalkınması ve ilerlemesi için gerekli olan reformların yapılması yönündeki adımların atılması konusunda kimi aksamalar; hatta zaman zaman tıkanmalar oluyor. Bunu kesinlikle doğru bulmadığımı altını çizerek belirtmek isterim. Bosna-Hersek’in istikrar ve kalkınması için siyasi uzlaşma sağlanması şart. Bu uzlaşmayı sağlamak da siyasetçilerin görevi. Siyaset üstü bir anlayışın gerektiği mevzular, zamanlar vardır. Üzülerek söylüyorum ki, maalesef, Bosna-Hersek bazen bu noktayı gözden kaçırıyor. Böylesi zamanlarda siyasi rekabet, kriz ortamına yol açıyor.
Bosna-Hersek’in kendine özgü şartları var. 1992-1995 yılları arasında gerçekleşen savaşı sona erdiren ve Bosna-Hersek’in kuruluşunu sağlayan Dayton Barış Anlaşması’nın yürütülmesini takip eden, 'Barış Uygulama Konseyi' adı verilen bir oluşum var. Türkiye olarak, bu Barış Uygulama Konseyi’nde, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın temsilcisiyiz. Bir başka ifadeyle, uluslararası toplum Bosna-Hersek’e destek vermek adına halen burada bulunuyor.
Biz, kendi ayakları üzerinde duran, bu desteğe ihtiyaç duymayan bir Bosna-Hersek görmek isteriz. Ancak bunun için Bosna-Hersek’li siyasetçilerin ülkenin sorunlarına sahip çıkıp, siyasi uzlaşıyla bu sorunların üzerinde çalışması gerekiyor. Bunu yapabilmek içinde siyasi rekabeti gerektiğinde bir kenara koyabilmek gerekiyor. Mevcut siyasi atmosferde, bunun eksikliği hissediliyor.

Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) Başkanı Milorad Dodik'in sık sık referandum tehdidinde bulunmasını ve ayrılıkçı söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ayrılıkçı söylemler ve Bosna-Hersek’in birlik ve bütünlüğünü tehdit eden referandum talepleri her kim tarafından dile getirilirse getirilsin kabul edilemez. Türkiye olarak bizim duruşumuz bu şekildedir. Bunu sadece biz değil, uluslararası toplum da sık sık dile getirmekte; bahse konu referandum tehditleri ve ayrılıkçı söylemler kınanmaktadır. Barış Uygulama Konseyi'nin bir üyesi olarak, bu tür ayrılıkçı söylemlere karşı duruşumuzu her fırsatta belirtiyoruz. Belirtmeye devam de devam edeceğiz.

ÖDÜLÜN ANLAMI ÇOK BÜYÜK

Başbakan Erdoğan'ın, kısa süre önce Bosna-Hersek'i ziyaret ederek, 'İsa Bey İsakoviç Ödülü' aldı. Bu ziyaretin ve verilen ödülün, Bosna-Hersek'teki yansıması nasıl oldu?

Bildiğiniz üzere İsa Bey İsakoviç, 1462 yılında bugünkü Saraybosna’nın temellerini atan kişi, Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki Bosna Vilayeti’nin ilk valisidir. Böylesine önemli bir isim adına verilen İsa Bey İsakoviç Ödülü, 2007 yılından beri her yıl geleneksel olarak siyasi, ideolojik, dini ve milli mülahazalardan bağımsız bir şekilde, uluslararası alanda başarılı isimlere takdim ediliyor. Sayın Başbakanımıza bu ödül, Saraybosna şehrinin kültürel gelişimine olan değerli katkıları nedeniyle verildi.
Her bakımdan büyük anlam ifade eden bu ödülün Sayın Başbakanımıza verilmiş olması çok önemli. Pek çok farklı alandan ve pek çok farklı kültürden gelen, alanında lider kişileri birleştiren böyle bir ödüle Sayın Başbakanımızın layık görülmesi bizim için gurur kaynağıdır. Bu ödül, hem Sayın Başbakanımızın hem de ülkemizin, Balkanlar’daki tüm tarafları kapsayıcı duruş ve siyasetinin de bir yansımasıdır. Nitekim bu yıl aynı ödülü alanlar arasında Sırp, Hırvat ve Yahudi şahsiyetler de bulunuyordu.
Sayın Başbakanımız, ödül vesilesiyle gerçekleşen ziyarette, elbette Bosna-Hersek’li liderlerle de temaslarda bulundu. Bosna-Hersek’in birlik ve bütünlüğüne verdiğimiz önem ve Bosna-Hersek’in ilerlemesi yönünde her alanda her zaman destek vermeye hazır olduğumuz bir kez daha vurguladı. Bu bağlamda ziyaretin yansımaları da gayet olumlu oldu.

Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek arasındaki ticaret hacmi istenen seviyenin çok altında. Ticaret hacmini artırmak adına neler yapılabilir?

Ülkelerimiz arasında varolan siyasi, kültürel ve sosyal bağlara kıyasla, ekonomik ve ticari işbirliğimizin, yeteri düzeyde olmadığının bilincindeyiz. Ekonomik alandaki işbirliğinin artırılması adına sürekli bir çabamız var. Bu çabaların neticesinde son dönemde ciddi aşama kaydedildiğini düşünüyorum. Dış ticaret açısından baktığımızda, BH İstatistik Ajansı verilerine göre; Türkiye'nin Bosna-Hersek’ten ithalatı, 2010 yılında 55 Milyon 296 Bin ABD Doları iken, 2011 yılında yüzde 93 artarak, 106 Milyon 709 Bin ABD Dolarına ulaştı. İhracat ise, 2010 yılında 256 Milyon 640 Bin ABD Doları iken, yüzde 24,7 artışla, 320 Milyon 89 Bin ABD Dolara çıktı. 2011 yılında toplam dış ticaret hacminin, yaklaşık 427 milyon ABD Dolarına ulaştı. Böylelikle Türkiye, 2011 yılında Bosna-Hersek’in ithalat ve ihracatında onuncu ülke konumuna geldi.
Elbette ki bunun daha da artmasını, özellikle önde gelen Türk firmalarımızın buraya yatırım yapmasını istiyoruz. Ülkemiz işadamlarının Bosna-Hersek’e olan ilgisini arttırmaya yönelik çalışmalarımız devam ediyor. Bu amaçla karşılıklı ziyaretler düzenliyoruz. Firmalarımızın temsilcileri buraya geliyorlar ve uygun alanları araştırıyorlar. Özellikle son dönemde enerji alanında yoğun bir ziyaret trafiği yaşanıyor. Karşılıklı çabalarla ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmini arzu ettiğimiz seviyelere çıkartacağımıza inancım tamdır.
Son dönemde, inşaat firmalarımız da Bosna-Hersek’te önemli işlere imza atıyor. Yakın zamanda ülkemize ait bir inşaat firması, Bosna-Hersek karayollarını Avrupa karayolları ağına bağlayacak olan ve ülkenin en önde gelen kalkınma projelerinden biri olarak gösterilen, 5C Koridoru inşaatı projesinin önce Suhodol-Tarçin, ardından Lepenice-Suhodol arasındaki bölümünü kapsayan yapım ihalesini kazandı. Bu tür gelişmeler bizleri sevindiriyor ve motivasyonumuzu arttırıyor.

TÜRKİYE'Yİ TEMSİL EDİYORUZ

Bosna-Hersek’te, Büyükelçiliğimiz ve Mostar'daki Başkonsolosluğumuzun dışında, Türkiye'yi temsil eden hangi kurum ve kuruluşlar var?

Ülkemizin temsilini burada pek çok farklı kurum ve birimlerimizle gerçekleştiriyoruz. Bosna-Hersek'te, Kültür ve Tanıtma Müşavirliği, Ticaret Müşavirliği, TİKA Ofisi, Yunus Emre Kültür Merkezi, Askeri Ataşelik ve Dayton Barış Anlaşması kapsamında Bosna-Hersek’te görev yapmakta olan EUFOR’un ALTHEA Operasyonu görev gücü bünyesinde bir Türk Temsil Heyeti Başkanlığımız bulunuyor. Yani daha bilinen tabiriyle, Türkiye, Bosna-Hersek'teki “barış gücü”nün bir parçası. Hatta Avusturya’dan sonra en çok asker bulunduran ülkeyiz.

Kültür ve Tanıtma Müşavirliği'nin çalışmalarından biraz bahsedebilir misiniz?

Kültür ve Tanıtma Müşavirliğimizde, Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan atanan bir arkadaşımız görev yapıyor. Bosna-Hersek’le kültür alanında oldukça yoğun ilişkilere sahibiz. Saraybosna başta olmak üzere Bosna-Hersek genelinde pek çok kültür sanat faaliyeti yapılıyor. Nasıl Bosna-Hersek bizim vatandaşlarımız için önemli bir ziyaret bölgesiyse, Türkiye de Bosna-Hersek’li turistler için aynı konuma sahip.
Kültür ve Tanıtma Müşavirliğimiz, temel olarak ülkemizin buradaki tanıtımını ve buradaki kültürel aktivitelere katılımımızı takip ediyor. Burada düzenlenen her festivalde ülkemizden en az bir grubun bulunmasına özen gösteriyoruz. Örneğin, geçtiğimiz kış düzenlenen ve ülkenin en önde gelen festivallerinden olan Saraybosna Kış Festivali’ne, İstanbul Devlet Tiyatrosu, Ankara Modern Sanat Topluluğu gibi büyük gruplarımız; ünlü flüt sanatçımız Şefika Kutluer gibi isimlerle katıldık. Yakın zamanda gerçekleşen Tiyatro Festivali’nin açılış oyunu İzmir Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendi. Her yıl düzenlenen Başçarşı Geceleri ve Caz Festivali gibi kültürel programlara mutlaka ülkemizden de katılım oluyor.

Yunus Emre Kültür Merkezi'nin çalışmaları ne durumda?..

Yunus Emre Kültür Merkezimiz, şu anda Saraybosna ve Foynitsa olmak üzere iki şehirdeki merkezleriyle hizmet veriyor. Ağırlıklı olarak Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretilmesi ve Türk kültürüyle ilgili aktivitelere odaklanıyor. Yabancılara Türkçe dil kursları veriliyor; dönem dönem ebru kursları gibi kültür-sanat kursları da açılıyor.
Bunun dışında, ülkemizce yürütülen bir Türkoloji Projesi var. Saraybosna, Mostar Cemal Biyediç, Tuzla ve Zenitsa Üniversiteleri’nde Türkoloji bölümleri var; buralarda Türkiye’den gelen okutmanlarımız var; onlarla ilgili çalışmaları yürütüyor. Ayrıca, Bosna-Hersek genelinde, ortaöğretim seviyesinde Türkçenin ikinci seçmeli dil olarak okutulduğu 40’a yakın okul bulunuyor. Bu konudaki çalışmaları da yine Yunus Emre Kültür Merkezimiz yürütüyor.

TİKA'nın Bosna-Hersek'teki faaliyetlerinden de bahsedebilir misiniz?

TİKA’nın çalışma alanı, kültürel ve tarihi eserlerin restorasyonu, ihtiyaca göre sağlık ocağı, okul yapımı ve tadilatı, tarımla ilgili projeler gibi daha teknik alanlarda yardımlar. Bunların hepsi TİKA’nın uhdesinde.
Elbette ki ben size tüm bunları genel hatlarıyla ifade ediyorum. Bunun dışında birçok belediyemiz, kendi imkânlarıyla, çeşitli kent ve köylerde önemli yardım projeleri gerçekleştiriyorlar.

Bu kurumlar arasındaki iletişim ve işbirliği nasıl sağlanıyor?

Bu birimlerimizin hepsi arasındaki koordinasyonu ve eşgüdümü de Büyükelçiliğimiz sağlıyor. Her konuda planlı ve programlı şekilde, bir bütün olarak hareket ediyoruz. Bosna-Hersek’teki tüm birimlerimizle burada bir bütün olarak çalışıyoruz.

BOSNA-HERSEK, YATIRIMCILARI BEKLİYOR

Bosna-Hersek'e ticari faaliyette bulunmak isteyenler nasıl bir yol haritası izlemeli?

Ticaret Müşavirliğimiz, özellikle işadamlarımız ve Bosna-Hersek’li işadamlarıyla yoğun işbirliği içerisinde. Biraz önce bahsettiğim gibi, son dönemde bilhassa ekonomik alanda çok yoğun çalışıyoruz. Bu alandaki faaliyetlerimizi Ticaret Müşavirliğimizle işbirliği içinde yürütmekteyiz.
Bosna-Hersek’teki tüm sistemlerin karmaşık bir karakter arz ettiği malumunuz. Bu durum her sahada olduğu gibi ticari faaliyetlere de yansıyor. Dolayısıyla, ticari açıdan bakıldığında bürokratik işlemlerin kimi diğer ülkelere oranla daha çok zaman aldığı bir gerçek. Ancak, bu durum yatırımcılarımızın gözünü korkutmamalı. Bosna-Hersek halkı ve kurumları, tüm kesimleriyle, ülkemiz yatırımcısını ve işadamlarını Bosna-Hersek’te görmek istiyor. Bu bizim için oldukça önemli bir artı. Bosna-Hersek yeniliklere açık bir ülke. Bu da ticaret açısından kayda değer bir özellik diye düşünüyorum.
Benim ticari faaliyette bulunmak isteyenler için özellikle belirtmek istediğim bir ikinci husus, iş adamlarımızın Bosna-Hersek söz konusu olduğunda, fazla duygusal davranıyor olmalarıdır. Ticari kriterlerle düşünmek; ticari açıdan riskleri, kar-zararı iyi hesaplamak gerekiyor. Bir de, ülkemizden işadamları ve yatırımcılar ağırlıklı olarak ülkenin Bosna-Hersek Federasyonu kısmına geliyorlar. Tavsiyem, Sırp Cumhuriyeti'ne (Republika Srspka) de yatırımcılarımızın gitmesi. Sırp Cumhuriyeti yetkilileri her fırsatta ülkemizden işadamı ve yatırımcıları beklediklerini dile getiriyorlar. Ticari açıdan bakıldığında, oldukça karlı olabilecek alanlar var. Özellikle Doğu Bosna’ya, örneğin Srebrenitsa bölgesine, işadamlarımızın gitmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bağımsız Bosna-Hersek’in kuruluşunda önemli bir payı olan rahmetli Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç’in, sizdeki karşılığı nedir?

Rahmetli Alija İzetbegoviç, Bosna-Hersek Devleti’nin kurucu Cumhurbaşkanı’dır. Kendisi, Bosna-Hersek halkı tarafından da sevilen ve sayılan bir liderdi. Bizim açımızdan da öyledir. Ülkemizden gelen heyetler, öncelikle rahmetli Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç’in mezarını ve sonra kendisinin yaşamını anlatan müzeyi ziyaret ediyorlar. Bosna-Hersek halkı gibi bizler de, rahmetli Cumhurbaşkanı'nı her zaman rahmetle, sevgi ve saygıyla yad ediyoruz.

BOSNA-HERSEK, AVRUPA ÜLKESİ...

Bosna-Hersek'in Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme, Bosna-Hersek’in geleceğinin tartışmasız en önemli veçhelerinden birisi, belki de en önemlisidir. Uluslararası alanda etkin, müreffeh ve istikrarlı bir Bosna-Hersek görmek istiyoruz. Bu bağlamda bahse konu süreçler kritik önem arz ediyor.
AB üyeliği açısından bakıldığında, rahatlıkla diyebiliriz ki, Bosna-Hersek zaten bir Avrupa ülkesidir. Bosna-Hersek’in nihai yerinin Avrupa Birliği olduğuna dair hiç bir kuşku yok. Ancak, Türkiye olarak gayet iyi bildiğimiz gibi, AB üyeliğinin bazı kriterleri bulunuyor. Bosna-Hersek özelinde, bilhassa, Bosna-Hersek’teki üç kurucu halkın dışındaki azınlıkların da Cumhurbaşkanlığı Konseyi ve Halklar Meclisi üyesi olabilmeleri için gerekli anayasal değişikliklerin yapılarak, AHİM'in Sejdiç-Finci davasına ilişkin kararının uygulanması önem taşıyor. Bu konu, şuan itibariyle, Bosna-Hersek'le AB arasındaki İstikrar ve İşbirliği Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi önündeki en büyük engel. Umuyoruz bu sorunun aşılmasıyla birlikte Bosna-Hersek, AB üyeliği başvurusunu yapacak.
Büyükelçiliğimiz aynı zamanda BH’deki NATO Temas Noktası Büyükelçiliği’dir. Bu bağlamda, BH’nin NATO süreci de çok yakından takip ettiğimiz bir konudur. 2010 yılında, Talinn’deki NATO Zirvesi’nde, Bosna-Hersek’in NATO MAP sürecinin başlaması için koşullu bir karar alındı biliyorsunuz. Bu önemli bir adımdı. Şimdi, bu sürecin başlaması için en kritik engel olan “savunma mülkiyeti” sorununun çözümü bekleniyor. Bu konuda son dönemde, geçtiğimiz Mart ayında oldukça olumlu gelişmeler oldu; 9 Mart’ta siyasi partiler arası bir mutabakat imzalandı. Ancak, AB konusunda olduğu gibi, siyasilerin kimi noktalarda uzlaşarak süreci hızlandırmaları gerekiyor.

Sadece siyasi sebeplerle, AB ve NATO üyesi olmak ne kadar doğrudur?

Vizyoner bir bakış açısından bakıldığında, NATO ve AB üyeliklerine sadece siyasi açıdan değil; ekonomik, kültürel ve sosyal yönden taşıdığı önem ortadadır. Belki AB söz konusu olunca daha geniş bir perspektiften bakmak daha kolay oluyor ama esasında aynı durum NATO için de geçerli. NATO’yu sadece askeri bir şemsiye olarak görmek doğru bir bakış açısı değil.
NATO üyeliğinin ekonomik etkileri de var. NATO üyeliği, bir ülkedeki siyasi istikrarı, güveni pekiştiriyor ve yabancı yatırımcının o ülkeyle ilgili tercihlerini etkiliyor. NATO üyesi ülkeler daha çok yatırımcı çekiyor. Dolayısıyla, Avrupa-Atlantik kurumlarına entegre olmuş bir Bosna-Hersek, daha istikrarlı, daha müreffeh ve geleceğe daha aydınlık bakan bir Bosna-Hersek olacak.

Bosna-Hersek'i nasıl bir gelecek bekliyor?

İçinde bulunduğumuz 2012 yılı, Bosna Savaşı'nın yirminci başlangıç yıldönümü. Dikkat ediniz, bitişinin demiyorum; başlangıcının. Yani savaş başladığında doğan bir çocuk bugün 20 yaşındadır. Daha üniversite öğrencisidir. Bosna-Hersek, modern zamanların en korkunç savaşlarından birini yaşadı. Geçen kısa zaman içinde gördüğümüz değişim ve gelişme gerçekten dikkat çekici. Genç, dinamik ve eğitimli bir nüfus var. Ülkenin büyük bir potansiyeli var. Siyasi uzlaşı odaklı çalışılırsa, çok daha fazlasının da olacağına can-ı gönülden inanıyorum. Bu sebeple, kanaatim o dur ki, Bosna-Hersek'i çok parlak bir gelecek bekliyor.
.

Ayhan Demir / Akit

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.