28 Şubat Süreci Türkiye'de Hayatı Nasıl Etkiledi?

28 Şubat Süreci Türkiye'de Hayatı Nasıl Etkiledi?
Mehmet Şevket Eygi Türkiye gündemine dair sorulara içtenlikle cevap verdi,İşte Eygi ile gerçekleştirilen röportaj

DengeSiz: 28 Şubat süreci Türkiye'de hayatı nasıl etkiledi?

Bu sürecin sona erdiğini ve bu darbeyle hesaplaşıldığını düşünüyor musunuz?

MEHMET ŞEVKET EYGİ: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, galip devletlerin baskısıyla Türkiye’nin tek parti diktatörlüğünden çok partili sisteme geçmesinden bu yana Müslüman çoğunluk bir serbestlik ve genişlik, onun ardından bir darlık ve baskı devirleriyle bugüne kadar geldi. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 Darbeleri ve 28 Şubat post-modern üstü örtülü darbe Müslümanlara büyük zulümler ve baskılar yaptı. Türkiye’de çoğunluğu oluşturan Sünni Müslümanlar bir türlü medenileşemedikleri, birleşemedikleri, şuurlu hale gelemedikleri için zulüm ve baskı devirlerinden sonra hemen sıcağı görmüş hamur gibi yayılırlar…

28 Şubat zulümleri Müslümanları biraz toparlanmaya sevk etti ise de, tam manada toparlanamadılar. Ardından iktidara İslamcılar geldi. Vesayetçi rejimin baskı ve zulümleri kısmen (tamamen değil) kalktı veya azaldı, lakin Müslümanlar da serbestlik karşısında gevşediler. Bugünkü mahkemeler askeri vesayet sistemiyle bir hesaplaşmadır, lakin bu hesaplaşmanın radikal, olması gereken bir hesaplaşma olduğunu söyleyemeyiz. Maalesef bir kısım İslamcılar, dün bozuk ve kötü dedikleri sistemin haram rantlarını iğtinam etmeye (ganimet olarak toplamaya) başlamışlardır. Bu yüzden de, uluslararası şeffaflık ve temizlik notlarında ortaya çıkan bir kokuşma oluşmuştur. Türkiye halkının çoğunluğunu, dominant unsurunu teşkil eden Sünni Müslümanların 1908’den bu yana gelip geçen ve Türkiye’nin siyasi, sosyal, kültürel dengelerini tepetaklak eden bütün darbeleri, realpolitikleri ele alıp onlarla köklü bir şekilde hesaplaşmaları gerekir. Bugünkü eklektik kafalı bazı İslamcıların bunu yapabileceğini zannetmiyorum.

DengeSiz: Önceki yazılarınızda olduğu gibi hep İslam şuurunun mevsimlik bir sevda olmadığını yineleyerek vurguladınız. Eskiden mücahid olup sonradan müteahhitliğe soyunanları eleştirdiniz. Son olarak ''Din, İman, İslam Tehlikededir'' adlı yazınızda da bu husustaki rahatsızlığınızı tekrarladınız. Acaba bu dönemdeki Müslümanların, İslam’ın gözüyle çağa bakmaktan ziyade neden çağın gözüyle İslam’a bakan bir perspektife büründüğünü açıklar mısınız?

MEHMET ŞEVKET EYGİ: Türkiye Müslümanları demekle iş bitmiyor. Türkiye’de mademki Sünni Müslümanlar ezici çoğunluğu oluşturuyor, onların mutlaka yeterli sayıda vasıflı, güçlü, kültürlü, üstün elemanlara ve temsilcileri olması gerekir. Dikkat buyurunuz dört sıfat saydım, tekrar ediyorum: Vasıflı, güçlü, kültürlü, üstün. Türkiye Müslümanlarının bu hasletlere sahip yeterli sayıda temsilcisi, elemanı, hizmetkârı var mıdır? Bendeniz yeterli miktarda olmadığını sanıyorum… Bu konu ciddi ve seviyeli şekilde tartışılabilir… Baskılı, tabulu, zulümlü karanlık günlerde mücahitliğe soyunan, havalar düzelince mücahitlik postunu atıp müteahhitlik harmaniyesine bürünen adamlarla İslam davası tabii ki başarılı şekilde yürütülemez…

Türkiye Müslümanları bugün hızla zenginleşmekte, dünyevileşmekte, laik seküler ve yabancılaşmış Müslümanlar haline gelmektedir. Bu mutasyon İslam ve Müslümanlar için öldürücü, yıkıcı bir tehdit ve tehlikedir…

Müslümanların büyük kısmı kendilerini İslam’a uyduracakları yerde, İslam’ı kendi çarpık yaşayışlarına uydurmaya çalışıyorlar, bu ise vahim ve tahrip edici bir sapmadır… Müslümanların geneli (istisnalar dışında) ne İslam’ı hakkıyla biliyor, ne de çağdaş kültürü ve dünyayı…

1928’de alfabemizin değiştirilmesi, daha sonraki yıllarda Türkçe’nin devlet terörüyle sadeleştirilip arılaştırılması, bunlara inzimamen (ilaveten) eğitimimizin sulandırılması, okullardaki aldatmaca mecburi din dersleri bizde kültürlü ve vasıflı dindar sınıfların yetişmesine engel olmuştur.

DengeSiz: Türkiye gittikçe muhafazakârlaşmıyor mu?

MEHMED ŞEVKET EYGİ: Muhafazakârlığın çeşitleri vardır. İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, Avusturya’da gerçek muhafazakârlar vardır ama bizde nadir birkaç istisna dışında gerçek muhafazakâr yoktur. “Ben muhafazakârım.” demekle insan muhafazakâr olmaz. Adam muhafazakârlıktan bahsediyor, 1928’den önce yazılmış ve basılmış Türkçe kitapları okuyamıyor. Yahu bu ne biçim muhafazakârlıktır.

Muhafazakâr olabilmek için çok ciddi bir lise tahsili yapmış olmak gerekir. Türk edebiyatını bilecek, Türkiye tarihini bilecek, sanat kültürüne sahip olacak, medeni bir Türkiyeli olacak. Bizde şu anda hiçbir lise böyle bir edebi, tarihi, kültürel, sanatla ilgili eğitim verememektedir. Bugünkü ideolojik eğitim sistemiyle gerçek muhafazakâr yetiştirilemez. Ülkemizde yeterli sayıda gerçek muhafazakâr bulunsaydı ülkemiz, halkımız, devletimiz bugünkü vaziyette olmazdı.

DengeSiz: Kendini muhafazakâr olarak tanımlayan bir kesimin hangi hasletlere haiz olması gerekir?

MEHMED ŞEVKET EYGİ: Maddeler halinde sıralıyorum:

(1) Mükemmel Osmanlıca okumasını bilecek…

(2) Fuzuli Divanı’nı kolayca okuyup, manasını anlayacak şekilde iyi Osmanlı Türkçesi bilecek...

(3)Tarih kültürüne sahip olacak…

(4) Başta Osmanlı, İslam sanatı olmak üzere sanat, mimarlık, dekorasyon, şehircilik kültürüne sahip olacak…

(5) Kırsal kesim kültür ve zihniyetine değil, şehir ve medeniyet kültür ve zihniyetine sahip olacak…

(6) Ahlak, karakter, namus, şeref, temizlik, mürüvvet sahibi olacak…

Cebindeki bilgisayarlı cep telefonu iki bin beş yüz lira, kalem 1 TL… Böylesi nasıl kaliteli muhafazakâr oluyormuş, biri bana anlatabilir mi?

DengeSiz: Son dönemde Türkiye'de yeniden vuku bulan Osmanlı sempatizanlığını samimi buluyor musunuz?

MEHMED ŞEVKET EYGİ: Samimi olabilir ama pek kaliteli değil. Ucuz sloganlarla, klişeleşmiş laflarla Osmanlıcı olunmaz. Osmanlı bir cihan devleti, bir medeniyet, kuruluş ve yükseliş devirlerinde İslam’ın çok başarılı bir uygulamasıydı. Ben Osmanlı taraftarıyım diyenler bu sözlerini hayatlarına ve hayata uygulasınlar…

DengeSiz: Türkiye'nin sayılı entelektüellerinden olmanız hasebiyle geniş bir hayran kitleniz var. Buna rağmen çizginizi değiştirmeden popüler kültüre direnen bir gazete de yazmayı tercih etmenizin nedeni nedir?

MEHMED ŞEVKET EYGİ: Bendeniz entelektüel veya aydın bir vatandaş değilim, sadece okur-yazar bir Türkiyeliyim. Her gün okurum, yazarım, yemin etsem başım ağrımaz. Yazılarımda insanlardan, ehl-i dünyadan maddi veya manevi bir ücret beklemem. Bendenizin yazılarını her gazete basamaz. 1991’de merhum Necmettin Erbakan’ın talebi üzerine yazmaya başladım, devam ediyorum.

DengeSiz: Son olarak Osmanlının boşluğu halen Dünyada doldurulamadı.

Bizler bu boşluğu doldurmaya talip miyiz?

Ve 2023'de 100.yılına erişmiş olacak Türkiye'nin neleri çoktan aşmış olması gerekir ki, dünyanın hükümranı olmayı hak etmiş olsun?

MEHMED ŞEVKET EYGİ: Osmanlı Cihan Devleti yıkıldıktan sonra Balkanlar’da ve Orta Doğu’da büyük bir boşluk, kaos ve anarşi oldu. Bunun sonucu maalesef Üçüncü Dünya Savaşının patlaması ve insanlığın felaketi olacaktır. Biz Türkiye Müslümanları, kendi ülkemizde bunca olumsuzluk ve pislik varken Osmanlı’yı nasıl temsil edebiliriz… Türkiye’nin İslam Dünyasına ve bütün insanlık âlemine örnek bir model olabilmesi için şu şartlar lazımdır:

(1) Orta Doğu’nun Japonya’sı olmak…

(2) İçte sosyal barış ve mutabakatı sağlamak…

(3) Milli kültürüne, milli kimliğine, sosyal ve etnik yapısına uygun hak ve adil bir rejime sahip olmak…

Bugün Türkiye’de otuz yıldır sona erdirilemeyen korkunç bir terör var. Zenginlik ve refah arttıkça ahlak, iffet, fazilet geriliyor… Toplumun çekirdeğini oluşturan aile yapısı dinamitleniyor…

Eğitim hem milli kültürün, hem çağın çok gerisinde kalmış… Pıtrak gibi yeni üniversiteler açılıyor, kütüphaneleri yok…

Uluslararası temizlik ve şeffaflık raporlarında ülkemizin notu 10 üzerinden 4…

Alman şairi ve düşünürü Goethe hayatının son günlerinde yazdığı bir şiirde “Vaizler halka ettikleri nasihatleri önce kendileri tutsalar dünyada ne güzel bir birlik düzenlik olur… Herkes kendi kapısının önünü süpürse şehir ne kadar temiz ve pak olur…” demiştir..

Merhum Ziya Paşa “Anlar ki verir lâf ile dünyaya nizamat/Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde” beytiyle bize çok ibretli ve hikmetli bir düsturu hatırlatıyor.

Kaynak: DengeSİZ

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.