Kirli Operasyonun Merkez Üssü Dubai

Kirli Operasyonun Merkez Üssü Dubai
Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Oğan, kirli 17 Aralık operasyonunun merkez üssünün Dubai olduğunu söyledi.

17 Aralık operasyonunun ardından “Sağlam İrade” ilanlarını basarak dikkatleri üzerine çeken ve gündem belirleyen Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Oğan, Yeni Akit'e çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Referandum sürecindeki çalışmaları ile takdir toplayan Oğan, ayrıca Akil Adamlar Heyeti’nde de yer aldı. 17 Aralık operasyonunun akabinde Zaman gazetesini gazete binası önünde yakarak tepkisini dile getiren Başkan Oğan  kirli operasyonu ve Fethullah Gülen Hareketi’ni anlattı...

Öncelikle 17 Aralık operasyonunu nasıl görmeliyiz?

- 17 ve 25 Aralık, hukukun bir siyasal araç olarak kullanılarak, seçilmiş meşru hükümete dönük, siyasi iradeyi tasfiye operasyonudur. Bunun temel hedefi de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu operasyonun neden yapılmak istendiğini anlamak için Fethullah Gülen Hareketi’nin yapısını ve hedeflerini doğru anlamak gerekiyor.

O halde bu grubun yapısını ve hedefini anlatır mısınız?

- Bu hareket dinî değil, siyasi bir harekettir. Bu hareketin temel hedefi ise tamamen devlet iktidarını ele geçirmektir. Özellikle 80’li yıllardan sonra, İzmir Kestane Pazarı’nda bu proje olgunlaştırılmıştır. Bu projeyi olgunlaştırırken, kimlerden ne şekilde destek aldıklarını ise incelemek gerekir. Bu proje kapsamında, hem Türkiye’de, hem de diğer çalışma yapılan ülkelerdeki siyasal yapılar çok iyi analiz ediliyor. Bu yapıların nasıl kontrol altına alınabileceği ve temel stratejik mekanizmaları tespit ediliyor. Daha sonra söz konusu mekanizmalara nasıl sızılacağı ve kontrol altına alınacağı belirleniyor.

Bu noktada Türkiye’deki durum nedir?

- Türkiye’deki siyasal yapı çok iyi analiz edilmiş, devlete nüfuz edebilmek ve yönlendirebilmek için hangi mekanizmaların ele geçirilmesi gerekiyorsa, nerelere nüfuz edilmesi gerekiyorsa bütün boyutlarıyla planlanmıştır. Bu saydıklarım Fethullah Gülen Hareketi’nin ana hedefine ulaşmasını sağlayan stratejileridir. Geri kalan çalışmaları ise ana hedefe götürmeye yardımcı olan unsurlardır. Bu hareket, kendisine göre de bir din anlayışı ortaya koymuştur.

Bu nasıl bir din anlayışıdır?

- Türkiye’de çok geniş kesimlerin kabul etmeyeceği ama belli kesimlerin de kabul edebileceği bir din anlayışına sahiptir. Bu bizim bildiğimiz geleneksel Ehli Sünnet anlayışından kimi yerde ayrışır. İslâm anlayışını tahrif eden bir harekettir. Mesela; Takiyyeyi bir yöntem olarak rahatça kullanabilmektedirler. Bu hedeflerini bir dinî dava olarak sunmaktadırlar ve bu davaya adanmış olan insanlar, bu davanın savaşını yürüttüklerine inanarak, adanmışlık ruhu içerisinde hedeflerine doğru yürüyebilmekte ve hedeflerine yürürken, birçok aracı da kullanmaktan çekinmemektedirler.

23-002.jpg

KENDİLERİNİ MEHDİYET HAREKETİNDE GÖRÜYORLAR

Hareket, Ehli Sünnet fıkhından ayrı kendilerine özel bir fıkıh uygulamayı da göze almıştır. Gülen, bu çerçevede kimi yerde sarhoş olmayacak kadar içki içilebileceğini, belli yerlere gidilip gelinebileceğini ve kimliğini gizleyerek, buralardan nihai hedefine götürecek bir çalışmaya zarar vermeden varlığını orada muhafaza etmesinin bir dava gereği olduğunu müntesiplerine anlatmıştır, ikna etmiştir. Fethullah Gülen kendisini bir mehdi olarak tanıtmamakla beraber, hareketin hükmü şahsiyetini bir mehdiyet hareketi olarak anlatmaktadır ve müntesiplerini de bu mehdiyet hareketinin her birisinin aktif bir unsuru olduğunu, bütün dünyayı ve insanlığı kurtaracak sorumluluğun sırtlarında olduğunu motife etmektedir.

Hedeflerine ulaşmak için birçok aracı kullandıklarını söylediniz. Bunlar ne tür araçlardır?

- Gülen Hareketi, özellikle 90’lı yıllardan itibaren dinleme, izleme, gözetleme faaliyetleri yapıyor. Devletin birçok kurumunda olmayan nitelikte son teknoloji izleme aletlerini kullanıyorlar. Kendi mensupları da dâhil olmak üzere ülkedeki bütün önemli aktörleri dinlemiş, izlemiş ve gözetlemişlerdir. Bunlarla ilgili raporlar hazırlamışlar ve bu davayı bir cihad ruhuyla yaptıklarına inandıkları için “Harp hiledir” Hadis-i şerifini de bu yolda istismar etmişlerdir ve etmeye de devam ediyorlar.

Mesela; önemli bir göreve atanması gereken Müslüman bir kişinin yerine yerleştirebileceği bir adayı varsa, o Müslüman kişi hakkında karalama, sahte dosyalar düzenleme, güvenlik soruşturmalarında negatif durumlar ortaya çıkartma gibi yöntemlere başvurarak, o göreve gelmesini engelliyor ve kendi adamını yerleştiriyor. Sınav sorularının çalınmasını da söyleyebiliriz. Kendi adamlarını yerleştirmek için sınavlarda yolsuzluk ve haksızlık yapmışlardır.

Gülen Hareketi’nin diğer İslâmî cemaatlere karşı bakış açısı nasıl?

- Gülen Hareketi’nin din anlayışında, Kürt, Arap ve Fars karşıtlığı barındıran bir Türk Müslümanlığı vardır. Bu noktadan hareketle İslâm’ın diğer unsurları ve diğer cemaatler onlara göre yok hükmündedir. Hareketin tahrif edilmiş dinlere karşı bakış açısı ise tahrif edilmiş haliyle onları hak din kabul ediyor, insanların bu dinlerden birisini tercih etmesini ve dinin bir araç olarak kendi hedeflerine gitmekte kullanılmasına da müsaade etmişlerdir.

Hareketin ‘Dinler arası diyalog’ çalışmasını nasıl görmek gerekir?

- İslâm anlayışında dinler arası diyalog değil, dindarlar arası diyalog söz konusu olabilir. “Dinler arası diyalog” demek bir defa İslâm’ın hak din olduğu iddiasından vazgeçmek manasına geliyor. Gülen Hareketi’nin inşa etmeye çalıştığı ise farklı bir din anlayışıdır. Daha çok siyasete endeksli bir harekettir.

24-002.jpg

17 Aralık operasyonunda uluslararası güçlerin parmağı var mı?

- Arap Baharı’nın neticesinde ortaya çıkan siyasal yapılar; bu bölgeyi şekillendiren, siyasal yapılarını, ekonomik kaynaklarını ve finans hareketlerini kontrol eden egemen güçleri, nüfuz edemedikleri bir siyasal yapıyla karşı karşıya getirdi. Bunu önlemek adına 2013 yılında bir karşı devrim organizasyonu planlandı. Bu karşı devrim organizasyonunun merkezi Birleşik Arap Emirlikleri yani Dubai’dir. Bu karşı devrim karargâhında, Türkiye’de Fethullah Gülen Hareketi’nin devlete sızmış kadroları, Mısır’da Muhammed Mursi’ye karşı seçimi kaybeden Ahmet Şefik, Gazze’de HAMAS’ın sır bilgilerini İsrail’e sızdırdığı gerekçesiyle Gazze’den kaçmak durumunda kalan istihbaratçı Muhammed Dahlan, Kaddafi’nin eski istihbarat şefi, Suudi Arabistan İstihbarat Servisi Başkanı Prens ve Tayyip Erdoğan karşıtı MOSSAD, CIA ajanlarının, İngiliz ajanlarının da içerisinde bulunduğu bir uluslararası konsorsiyum var. Bu konsorsiyum, bölgedeki yeni siyasal gelişmeye karşı devrim operasyonu başlattı. Bu operasyonun hedefinde de Türkiye’de Erdoğan, Mısır’da Mursi, Tunus’ta Gannuşi, Libya’daki yeni yönetim, Yemen ve Suriye muhalefeti var.

Sözünü ettiğiniz konsorsiyum bugüne kadar ne tür faaliyetler gerçekleştirdi?

- Konsorsiyumun bu projeyi başlatmasının ardından Mısır’da Mursi devrildi. Türkiye’de Gezi olayları başladı. Tunus’ta siyasi suikastler ve sokak gösterileri baş gösterdi. Yemen’de bir toplumsal uzlaşı dayatmasıyla süreç tıkatılmaya çalışıldı. Bunun gibi daha birçok faaliyetler yapıldı. Bu hareket Tayyip Erdoğan’ı devirmeyi başarırsa, Tunus’ta ve başka yerlerde de çok rahatlıkla yönetimleri devirir. Mursi’yi asar. Uluslararası camiada, Türkiye başta olmak üzere söz konusu ülkeleri İslâmcı terörist olarak yaftalarlar. Türkiye’yi, İran’ın nükleer çalışmalarına destek olmakla suçlayacak ve uluslararası camiada ülkemizi yalnızlaştırmaya çalışacaklar. Daha sonra Tayyip Erdoğan’ı cezalandıracak ve başarabilirlerse asacaklar.

Peki, bu projenin başında kim var?

- Uluslararası egemen güçler yönetiyor. Başbakan’ın faiz lobisi şeklinde bahsettikleridir. Ulus devlet projesini inşa eden, etnik, dinî, mezhebi temelli devletleri kurdurup birbirleri ile çatıştıran, bu çatışmadan faydalanarak kaynaklarını kullanan, silah satan uluslararası egemen güçtür. Buna emperyalizm de diyebiliriz.

Peki Gülen Hareketi’nin başarılı olma imkânı var mı?

- Şimdi bunların başarılı olmaları mümkün değil. Çünkü 21. yüzyıl şartları çok farklı. Fethullah Gülen Hareketi’nin örgütlenmesi, bir soğuk savaş örgütlenmesidir. 20. yüzyıl şartlarına uygun bir örgütlenmedir. 21. yüzyılda insanlar toplumsal irade, toplumsal meşruiyet arıyorlar. Gülen Hareketi’nde ise bunlar yok.

Bu grubun şu an ülkemizde kadrolaşması ne düzeyde?

- Bürokraside çok etkin şekilde kadrolaştıklarını düşünüyorum. Çoğunlukta olduklarını zannetmiyorum ama Sebahattin Zaim Hoca’nın söylediği bir söz vardı. Zaim Hoca diyordu ki; “Her ülkeyi 3-5 bin kişi yönetir. Bu bütün ülkeler için geçerlidir.” Bu 3-5 bin kişi, o ülkedeki önemli siyasetçiler, akademisyenler, medya, bürokrasi, yargı, asker ve istihbaratçıdan oluşan elit kadrodur. Fethullah Gülen Hareketi de bu davaya inanmış 3-5 bin kişi ile bütün devleti teslim almaya çalışıyor.

Son günlerde bu gruba karşı, insanlar korku ile mi yaklaşmaya başladı?

- Bazı işadamları, bürokratlar ve ünlü şahsiyetler hakkında çeşitli duyumlar alıyorum. Mesela; Ali Ağaoğlu... Ağaoğlu’na çeşitli Bakanlarla konuşmasını ve farklı şeyler söylemesini tembihlemişler. Ağaoğlu hakkında ellerinde ne olduğunu bilmiyorum. İşte insanlar bu yapıdan korkuyor, ürküyor, emin olamıyor. Çünkü kimilerini kadrolaştıkları Maliye eliyle sıkıştırıyor, kimilerini ise özel hayatı ile sıkıştırıyor. “Harp hiledir” olayını kabul ettiklerinden dolayı iftira, yalan, şantaj ve rüşvet gibi her şeyi mübah görüyorlar.

ERDOĞAN’IN ÖNÜNÜ KESMEYE ÇALIŞTILAR

17 Aralık operasyonuyla Gülen Hareketi, devleti ele mi geçirmek istedi?

- Fethullah Gülen’in planladığı strateji tam tekâmül etmeden 17 ve 25 Aralık hadisesi ile harekete geçmek mecburiyetinde kaldılar. Fethullah Gülen’in projesinin tekâmül edebilmesi için, yani devleti tamamen bütün yönleriyle kontrol altına alabilmesi için beş yıla daha ihtiyaçları vardı. Bu projeyi bozan Tayyip Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı seçiliyor olmasıdır. Eğer Erdoğan 2014’te Cumhurbaşkanı seçilirse, Fethullah Gülen’in bu projeyi gerçekleştirmesi mümkün olmayacaktı. Çünkü Tayyip Erdoğan bugüne kadar halktan aldığı egemenliği kullanma hakkını hiçbir kurumla, organizasyonla, uluslararası güçle paylaşmadı, paylaşmak istemedi. Sorun da buradan çıkıyor. Bu açıdan hareket tekâmülünü geliştirmeden, Tayyip Erdoğan’ın önünü kesmeye dönük bir atak yapma mecburiyetinde kaldı.

HAREKET CHP’YE DESTEK VERİYOR

Halkbank olayı hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Halkbank olayında 7 şirketin malvarlığına el konulmuş. Söz konusu şirketler, yatırım işlerini yurtdışından aldıkları kredilerle yapıyorlar. Şimdi şirketlerin malvarlığına tedbir koyarsanız, bu şirketlerin kredi alma durumunu, ülkemize yapacakları yatırımları engellemiş olursunuz. Bu yatırımlar ise 3. köprü, 3. havaalanıdır. Türkiye bu projelerle dünyadaki finans ve enerji kaynaklarını kendisine bağlıyordu. Bu durumu da egemen güçler kabul edemez. Dolayısı ile bu operasyonlar için düğmeye basıldı.

Hareket, CHP’yi mi destekliyor?

- Fethullah Gülen Hareketi’nin desteklediği yerel aktörler arasında CHP de var.

BEDDUA İLE GÜLEN

Peki Fethullah Gülen’in ‘beddua’sını nasıl yorumluyorsunuz?

- Fethullah Gülen’in bedduası, 17 Aralık operasyonunun devamıydı. Gülen, “Evlerine ateş düşsün, ocakları yansın, birlikleri bozulsun” diyor. Operasyon başarıya ulaşsaydı, Erdoğan’ın evine ateş düşecekti. Çocukları gözaltına alınacaktı. AK Parti’den 40-50 milletvekili istifa edecekti ve birlikleri bozulacaktı. AK Parti Hükümeti devrilecek ve ülke kaos ortamına sürüklenecekti. Ben, bedduayı bu şekilde görüyorum.

AK Parti’den 7 vekil istifa etti. Bunların şantajla istifa ettiğini düşünüyor musunuz?

- Bir kısmının şantajlardan dolayı, diğer kısmının ise harekete mensubiyetlerinden ötürü istifa ettiklerini düşünüyorum.

‘KİRLİ PROJE ARTIK TUTMAZ’

Peki; AK Parti ile Gülen Hareketi arasında devam eden bu savaşın sonu ne olur?

- Bu projenin bundan sonra başarılı olamayacağı kanaatindeyim. Tayyip Erdoğan kontrolü eline aldı. Burada radikal adımlar atacağını düşünmüyorum. Bu kadrolar içerisinde bu işe karışanlar zaman içerisinde yavaş yavaş tasfiye edilecek ve siyasal reform yapılacaktır. Başbakan’ın 11 yıldır sergilediği siyaset yaklaşımı, gösterdiği irade başarılıdır. O çerçevede bu projenin akamete uğratılacağına inanıyorum.

‘DİNÎ CEMAATLER OYUNA GELMEZ’

Gülen, son mektubunda İslâmî cemaatlerden de bahsetti. Bu noktada İslâmî cemaatleri bir tehlike bekliyor mu?

- Gülen grubuna uymayan herkes kendisi dışındadır. Bugüne kadar hiçbir cemaatle uzak veya yakın ilişkileri olmamıştır. Hükümete karşıt bir şey oluşturmak istiyor, cemaatleri kışkırtıyor ama cemaatler bu oyuna gelmezler. Onlar siyasetle ilişkilerini dengeli şekilde kurmuşlardır.

Gülen hareketinin bu kadar açığa çıkması cemaati nasıl etkiledi?

- Olumsuz etkiledi tabiî ki. Zaman içerisinde masum bir şekilde bu çalışmalara hizmet etmek amacıyla orada bulunan samimi insanların hareketten ayrıldığını ve ayrılacağını düşünüyorum. Böyle bir ayrışmayı getirecektir.

‘MÜSLÜMANLARI TÖHMET ALTINDA BIRAKIYORLAR’

Cemaatin yayın organları var... Zaman, Bugün, Today’s Zaman, Taraf gazetesi ve Samanyolu yayın grubu. Bunların yayınlarını nasıl değerlendirmek gerek?..

- Türkiye’de seçilmiş iradeye saldırıyorlar. Toplumsal meşruiyeti yok etmeye çalışıyorlar. “Cemaat, camia” gibi kavramların içini boşaltıyorlar. Kendileri dışında diğer cemaatlere de zarar verir bir noktadalar. Bütün Müslüman kesimi, dindar kesimi töhmet altında bırakan yayınlar yapıyorlar. Kullandıkları üslup bu şekilde. Yalnız kaldılar. Kanallarına kendi mensupları dışında çıkaracak kimseyi, haksız davalarında kendilerini savunacak kimseyi bulamıyorlar. İnşallah doğru yolu bulurlar. Doğru yolu bulana kadar onların haksızlıklarını ifşa etmek ve onlarla mücadele etmek de bizim boynumuzun borcudur.

YENİ AKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum