Cihadı Kabul Etmeyen Hümanist Olamaz

Cihadı Kabul Etmeyen Hümanist Olamaz
“Bir insanı yaşatmak için bazen kötü bir insan öldürülür. Daha doğru bir ifadeyle bir doğruyu yaşatmak için bir yanlış öldürülür. Bu yüzden cihad Müslümanların en hümanist tarafını temsil eder”

Bülent Akyürek üretken ve cesur bir yazar. Kaleminin hakkını sonuna kadar veriyor. Bunu yaparken birçok badire de atlatıyor. Kitapları çok satıyor ama bu çok satışın ona bir faydası olmuyor.

‘İçinizdeki Öküze Oha Deyin’ ‘Felseden Acil Çıkış’ kitabının yazarı Bülent Akyürek, “Cihadı kabul etmeyen hümanist olamaz. Bir insanı yaşatmak için bazen kötü bir insan öldürülür. Daha doğru bir ifadeyle bir doğruyu yaşatmak için bir yanlış öldürülür. Bu yüzden cihad Müslümanların en hümanist tarafını temsil eder” diye konuştu.

Bülent Akyürek üretken ve cesur bir yazar. Kaleminin hakkını sonuna kadar veriyor. Bunu yaparken birçok badire de atlatıyor. Kitapları çok satıyor ama bu çok satışın ona bir faydası olmuyor. Çünkü kitaplarının büyük bir bölümünü korsancılar satıyor. Hatta bu korsancılar Akyürek’le karşılaştıklarında “Abi en sevdiğimiz yazar sensin” diyorlar. Yalnızca kitaplarının telifiyle geçiniyor Bülent Akyürek. Yıllardır adeta kanıyla yazdığı kitaplarla kimseye müdanaa etmeden serüvenini sürdürüyor.

Akit'ten Ahmet Can Akyürek’le C4 Kitap’tan çıkan “Felsefeden Acil Çıkış” kitabını konuşurken konu konuyu açtı.

İşte o mülakat…

• Sanki son 5 yıldır gündemdeki popüler konulara daha fazla girdin. Artık dışarıyla mı ilgileniyorsun. Daha içe dönük yazıyordun?

- Son on yıldır yazdıklarımdan böyle çok popüler bir kitap ismi söyle bana?

İçinizdeki Öküze Oha Deyin..

- Ama o sıkı bir metin. Bu millete zarar veren kişisel gelişim kitaplarını eleştirdim ve artık bir klasik.

 Ben boş bir metin demedim. Yani “İçinizdeki Devi Uyandırın” isimli birçok satan popüler bir kitaba gönderme yaptınız. Çok satan bir kitaba gönderme yapmak da sonuçta bir popülerlik değil mi?

- Bir bakıma öyle düşünülebilir fakat ben insanları kandıran, onlara sürekli yalan vaadlerde bulunan insanı tağutlaştıran bu kişisel gelişim yalanını deşifre etmek için yazdım. Kişisel gelişim kitaplarının çoğu Kur’an’ın tersi, gençleri uyarmak için 400 sayfaya yıllarımı verdim. “İçinizdeki Öküze Oha Deyin” kitabımın özü bu.

 Roman yazarken böyle konulara girmiyordun…

- Roman başka bir alan. Romandan çıkış sebebim 11 Eylül’dür. 11 Eylül günü ben roman yazmayı bıraktım. İşte o 11 Eylül de benim de kafamdaki kuleler yıkıldı. Başka şeyler oldu bana. Kavga kitaplarına yöneldim. Ve o dönemden sonra roman yazmadım hep kavga kitapları yazdım, Batı ile modernizm ile çarpıştım. “Mavi Marmara Risalesi” de bu anlamda değerlidir, ya da “Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır” kitabım…

 11 Eylül olduğunda ne hissettin?

- Benim inançsız dönemimde de yine Batı karşıtlığım, Amerika karşıtlığım vardı. İkiz Kuleler çökerken içimde bir şeyler yerine oturdu. Mesela çöküntü ve sonrasında onlar Irak’a girdiğinde onun altından inançlı bir adam çıktı. Belki 11 Eylül onun hazırlığını yaptı bana.

 Sence şu anda zamanın ruhu nasıl yansıyor bir yazara?

- Her çağın kendi ölçüsü vardır ya. Ödüller vardır. 20 sene önce sinemanın zararı anlatılıyordu, 30 sene önce bilardonun zararları anlatılıyordu. Çizgi romanların zararından bahseden birini görüyor musun sen şu zamanda? Yok çünkü artık bu kitaplar eskisi kadar tüketilmiyor… Uzatmayalım şimdi bunlar zararlı olmaktan çıktı. Bu çağda daha büyük daha enteresan öcüler, zararlı şeyler var. Kliplerden tut da market raflarına gündelik bize hap diye sunulan cümlelere kadar.

 Yazarlar ne kadar etkilendi?

- Elbette bir miktar yazar da değişime uğradı. Ama reklam sektöründe çalışan adam da yazar oldu romanını kanıyla yazan adam da. Ve biliyor musun bu içinde bulunduğumuz zaman, her ikisine de farklı cilvelerle aynı oyunu oynadı. Yani onları değiştirdi.

 Genç kuşak, nereye gidiyor bu diziler ne kadar etkiliyor kitleyi?

- Diziler “Taklit hayatlar tarikatı” türetti. Dizideki adamı kendine rol model alan delikanlı kendinden başka bir şeye dönüştü. Ama o dönüştüğü şey kendisinden başka her şeyi de bünyesinde barındırıyordu. Dizideki kadını rol model alan kadın da o tarikatta. Yani artık düşüncelerin bir önemi yok, o diziden keyif alan ateist bir kadınla inançlı bir kadın ya da başka bir diziyi beğenen iki farklı düşüncede genç, siyasi olarak karşıt olsalar bile ortak bir dizi seyrediyorlar ve o diziyi saatlerce tartışıyorlar. Onları artık siyasi görüşleri veya inançları değil izlediği diziler birbirinden ayırıyor. Bak hayatımızda düne kadar bir Facebook, Twitter yoktu.

 Sen de kullanıyorsun Facebook’u

- Ama ben sana bunları eleştirirken buranın dışındayım demiyorum ki… Çünkü ben de oradan bakıyorum hayata. Rezil dünyayı oradan da izliyorum. Okuyucular orada ve yazar da bunlar ne yapıyor diye mevzuya burnunu sokuyor, mesele bu.

 Yazar dediğin adam kendi insanının zevklerini, alışkanlıklarını, izlediklerini takip eden adam mı?

- Elbette yazar da düşünür de sosyolog da kendi insanını kovalayan adamdır. Mesela 50 sene önce kendi insanını yazmak isteyen bir adam cami avlusundan kendi insanına bakıyordu. Ayakkabıyla ilk önce caminin merdivenlerine girdiler. Sonra biraz daha eşiğe girdiler. Şimdi torbaya koyup içeri götürüyorlar. Yani onu tartışıyordu. Şimdi daha başka bir siper var. Kendi insanını kovalamak zorundasın. Yani insanın televizyonda hangi diziyi seyrediyor, internette nereye giriyor, hangi sosyal paylaşımları kullanıyor? Bileceksin ki ona göre sen de o siperde mevziini alasın.

25 YILDIR KİBİRLE UĞRAŞIYORUM

 Raskolnikov gibi büyük roman karakterlerinde göze çarpan bir kötülük nedir sorusu var ve bu sorunun ardından kötü görünenin vicdanla olan yoğun muhasebesi… Bülent Akyürek’in kendi hayatı bu roman kahramanlarının neresinde?

- O söylediğin karakterler kendi kanının tadını bilen adamlar. Bende Elhamdülillah iyi veya kötü kendi kanımı tattım ve o tadı aldım. Batı da üretilen bir Donkişot vardı ya. Don Kişot’un düşmanları kim belli değil. Adam kafadan düşmanlar mı uyduruyor öyle bir zamana geldik. Don Kişot’un anlattığı zaman dilimine girdik. Hakikaten işte bak artık evlerin merkezi televizyonun olduğu yer. Burada bir salon var. Bu televizyon neredeyse biz ona göre pozisyon alıyoruz. Sen ona sırtını dönsen de dönmesen de artık evlerdeki dizayn o televizyonlara göre yapılıyor. Her coğrafyanın, her odanın, her zeminin kıblesi belli artık. Yani burada büyük bir çöplük var ve yazar olarak bu çöplüğün içine girmek zorundasın.

 Tolstoy kendini hümanist olarak tanımlıyor İslâm’daki her şeyi kabul ediyor “Tek bir şey var, cihad” diyor “Ben bunu asla kabul edemem. Bir insan bir insanı hiçbir şekilde öldüremez” diyor…

- Cihadı kabul etmeyen hümanist olamaz. Bir insanı yaşatmak için bazen kötü bir insan öldürülür. Daha doğru bir ifadeyle bir doğruyu yaşatmak için bir yanlış öldürülür. Bu yüzden cihad Müslümanların en hümanist tarafını temsil eder. Adam insanlık için kendi konforunu imha ediyor, ötesi var mı? Cihadı eleştiren entel zümresi cesaretsiz ve korkak olduğu için hümanist ayaklarına yatıyor. Korkuyorum diyemiyor ya ama lafa geldiğinde o biçim aktivist oluyorlar.

 Sizde bir tür basitleştirme mantığı var. Yani felsefe, sosyoloji, mantık… Çok uzun anlatılması gereken bir konuyu tek cümlede özetliyorsunuz?

- İşte o itibarsızlaştırma aslında… Çok büyük mevzuları alıp itibarsızlaştırıyorum. Boş bir kitap yazıp felsefeyi itibarsızlaştırıp, masaya koyuyorsun işte böyle… Hadi buyursunlar felsefeciler bunu oturup konuşalım; ki felsefe hikmetle buluşup itibarını tazelesin.

 Sen yıllardır aslında tek kelimeyle özetlemek istersek neyle uğraşıyorsun?

- Abicim ben 25 yıldır kibirle uğraşıyorum. Bütün metinlerime bak kibirle uğraştığımı görürsün…

 Entelektüelin kurnazlığından bu toplum daha fazla zarar gördü diyebilir miyiz?

- Evet aynen katılıyorum. Entelektüel kabuklu hayvandır. Kabuğunu kıramadan içine giremezsin. Hem de bir tane değil elli tane kabuğu var. Adamla yüz sene yan yana ol tanıyamazsın. Fakat basit bir adamı bir saatte tanırsın. Aslında entelektüel gündelik ilişkilerinde rol yapma sanatını son raddeye taşımış insandır. Ne kadar entelektüelse gündelik hayatta o kadar iyi oynar.

 Felsefenin itibara ihtiyacı var mı?

- Neticeye bakarım ben Eflatun’un, Sokrat’ın kendi dönemlerinde itibarları bugünkü kadar değildi. Bugün anlaşılmaz olana meyil daha fazla. Çünkü adam anlamadığı şeyi kutsuyor. Kutsadığın şeye zaten itibar göstermek zorundasın. Tüm o Fransız özentisi filmlere niçin merak duyuyor adam? Aslında trenin öküze baktığı gibi seyrediyor o filmleri ama “vay canına” falan diyor. Çünkü o filmlerin bir çetesi var abi bir pazar var orada. O pazarın esnafı da müşterisi de çok kibirli ve ukaladır.

Bülent Akyürek son olarak bir şeyler söylemek ister mi?

- Son kitabım “FELSEFEDEN ACİL ÇIKIŞ”a sahip çıkalım çünkü hikmete çok ihtiyacımız var.

PROTESTO KİTABI

 Neden sayfaları boş bir kitap yazdın, yalnızca önsöz ve arka kapak yazısı var, şaka mı bu?

- Protesto kitabı bu. Bir sürü boş kitap yazılıyor. Bir boş kitap da ben yazayım dedim. 5. baskıya girdi bir haftada. Boş bir kitap sayfasında bir ağacın hayat hikâyesi vardır, eğer bir yazar o ağacın hayat hikâyesinden daha iyisini yazamıyorsa bıraksın yazmayı, kâğıdı boş bıraksın demek istiyorum. Bir de hikmetten kopan felsefenin zararlarını tartışmaya açmak istiyorum. Boş kitap yazıp televizyonlarda otuz saat konuştum, bu çağla dalga geçiyorum…

 Popüler kitapların isimlerine nazire yaparak yazdıklarınızı “kavga kitapları” olarak mı değerlendiriyorsun?

- İsimleri popüler kitapları çağrıştırsa da onlar kavga kitaplarıdır. Tersinden doğruyu gösterme var ya… Ben orada tek başıma kalmayı göze alarak popüler kültüre büyük bir savaş açtım. Mesela “Güzel Susma Sanatı” kitabım ters vuruştur… Herkes güzel konuşmaya çalışırken ben susmanın erdemlerini anlattım.

Ahmet Can / Akit

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.