Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Nergiz

Nergiz


Nergiz’le bir ay önce bir derneğin istişare toplantısında tanıştım. Konuşkan bir hanımdı, eski bir ahbapmışız gibi sıcak ve sevecen davranıyor ve en büyük sorununun yalnızlık olduğunu söylüyordu. Yalnızlığı bir düşman değil dost olarak görebilmeliyiz dedim. Fakat kendini küçük bir hücreye kapatmıştı ve buradan çıkabileceğine dair hiçbir inancı yoktu. Bir ara gözlerini yukarı doğru dikti ve oğlum ne yapıyor acaba dedi. “Yalnızım diyordunuz, oğlunuz mu var” dedim. Dalgın vaziyette cevap verdi:
 
“Evet, oğlumu çok seviyorum, sabahları beni kapıda uğurluyor, akşam geldiğimde yine kapıda o vardır. Gece beni öpmeden yatmaz, sesimi duymadan odasına geçmez. O bana büyük enerji veriyor. Gayri ihtiyarı sordum okula gidiyor galiba..
 
Hayır, okula gitmiyor, evde, o evde yaşıyor
 
İlk tanıştığınız insanla konuşurken temkinlisinizdir, sarf ettiğiniz ifadeleri süzgeçten geçirme ihtiyacı hissedersiniz. O yüzden zihnimde şekillenen soruları ona sormaktan kaçınıyordum. Yalnızlıktan şikâyet eden bir kişinin büyük bir hevesle oğlundan bahsetmesi bana ilginç gelmişti. Konuşma sıkıcı hale gelince oğul hakkında birkaç soru sordum ve Nergiz Hanım’ı tanıma imkânı buldum: İfadelerine göre Nergiz hanım kedisiyle yaşayan yalnız bir kadındı ve beş yıl önce sokakta bulduğu bir kediye oğul rolü vermişti. Üstelik buna kendisini o kadar inandırmıştı ki, oğlum dediği şeyin insan değil bir kedi olduğunu söylediğinizde size inanmıyor “olur mu o benim oğlum gibidir, sadece okula gitmiyor, söylediğimi anlıyor, kızıyor, üzülüyor…” diye çıkışıyordu. Tamam, olabilir, hayvanlar da sevildiklerini, yerildiklerini hissederler ama o bir kedi dediğimde “ben onu banyo yaptırıyorum, yemeğini veriyorum, kolyelerini takıyorum, onunla konuşuyorum, o benim oğlum gibidir…” diyor ve kediye biçtiği rolden asla vazgeçmiyordu. Nergiz Hanım’ın yalnızlığı ve kedisine verdiği rol bulunduğu ortamda herkesin dikkatini çekmiş ve insanlar kendi aralarında fısıldaşmaya başlamışlardı. Ama o yaşadığı hücreye o kadar tutunmuştu ki, dışarıda olup bitenleri fark edemiyordu. Allah’ın Resülü evlenme çağına gelmiş gençlerinizi evlendirin diyor ve gençleri evliliğe teşvik ediyor. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, aile bağlarını korumak insani bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın karşılık bulmaması sosyo-psikolojik sorunlara neden olabiliyor. Evliliği geç yaşlara kadar erteleyen kimselerin büyük bir kısmı bu boşluğu evlerine aldıkları hayvanlarla gidermeye çalışıyorlar. Oysa evinizde beslediğiniz hayvan kan bağı ile bağlı olduğunuz yakınlarınızın yerini asla tutamaz. Sizinle konuşamaz, sizi dinleyip cevap veremez size yakınlarınız gibi davranamaz. O yüzden evliliğin hayatınıza getireceği avantajları dikkate alın ve evliliği ertelemeyin.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi