Celâlettin Yünel

Celâlettin Yünel

HABERVAKTİM’E VEDA!

HABERVAKTİM’E VEDA!

“Ankara’nın rengi kara mıdır kırmızı mıdır? Ankara hangi rengin tesiri altındadır? İnsandan insana mevsimden mevsime değişmez. Ankara’nın, insanın iç dünyasına vuran bir rengi vardır. Ya siyah ya da beyazdır demiyorum ama her şehrin her insan için bir rengi vardır. Ben Ankara’nın hep karasına denk geldim. Ne zaman Ankara’ya gelsem göğü ya kara bulutlar sarmış olurdu ya da güneşe izin vermezdi bulutlar. Yani Ankara’nın göğünü aydınlık hiç görmedim bugüne kadar” diye başladığım köşe yazılarıma bugün son veriyorum…

***

“Ben Ankara’ya şiirle bakmak istiyorum, “Ah, kimselerin vakti yok/Durup ince şeyleri anlamaya”diyen Gülten Akın gibi… O zaman belki daha iyi anlayabilirim insanları ve bu şehri, o zaman daha iyi hissedebilirim bu kalabalıkların arasında sıkışmış insanları ve o insanlar arasında kurutulmuş güller gibi kalan şiir gönüllülerini… Ankara’nın karanlık köşelerinde kalmış beyaz sayfalar arıyorum, bu şehirden ümitvar olabilmek için. Vefa’nın İstanbul’da bir semt adı olmadığını biliyorum ve Ankara’da Vefa semtini değil vefanın kendisini arıyorum.” Demiştim ilk yazımda ve geçen süre zarfında elimden geldiğince herkese ve her şeye vefalı olmaya çalıştım…

***

Her veda üzmüştür bugüne kadar beni. Bir şehirden bile ayrılmak zaman zaman duygusal çöküşler meydana getirse de bir zamandan sonra içimdeki o şehre duyduğum hasretle hayatıma devam etmeye çalışmışlığım olmuştur. Bugün son defa “Habervaktim” ailesi için kaleme aldığım bu yazı da yaşadığım her veda gibi üzüyor beni..Ankara’ya gelmemden kısa bir zaman sonra bana kapılarını açan Habervaktim’in değerli büyükleri ve çalışanlarına öncelikle en güzel kalbi duygularımı sunar ve hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim. Bir yılı aşkındır kaleme aldığım yazılarda değinmeye çalıştığım Ankara sorunları ve çeşitli konularda bana kısıtlamadan yazma imkanı veren “Habervaktim” ailesine teşekkür ederim…

Victor Hugo’nun,

“Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?

Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?

Sevmek için güzele mi bakmalı?

Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?

Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?

Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?

Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?

Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?

Solması için gülü dalından mı koparmalı?

Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?

Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?

Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?” dediği gibi insanın içindeki derin duyguları aktarması için her insanın yaptığı gibi davranmasına gerek yoktur. İnsan ağlamasa da bazen hüzünlenir ve güler gözükürken ağlayıp, uzakta kalmadan da hasret duyabilir. Yazı hayatıma başladığım bu ailede son yazımı yazmış olmak da beni o şekilde hüzünlendirmektedir…

Çizgisini bozmadan haberler yapan ve değerli insanların kaleme aldıkları yazılarla Ankara’nın karanlık köşelerini aydınlatan Habervaktim ailesinin bir ferdi olmak beni bugüne kadar çok mutlu etmiştir. Bundan sonra da fahri bir ferdi olarak takip etmeye ve desteklemeye devam edeceğim…

***

Acılardan beslenir insanoğlu,

İyi ki der acı çekmiş şairler,

İyi ki acı çekmiş bestekârlar,

İyi ki...

YOKSA Muazzez Akkaya evlenseydi Sezai Karakoç'la, Mona Roza çocukları olur muydu?

Ya da Gülten Akın Ankara’da sıkışmasaydı kalabalıklarda, “ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya" der miydi?

Ya Attila İlhan kavuşsaydı sevdiğine, “ben sana mecburum, sen yoksun" yine diyebilir miydi?

Nurullah Genç Erzurum garında sabahlamasaydı “Erzurum garında banklar üstünde/Uyku tutmuyor karanlıkları/Yitik düşlerimi kovalıyorum/Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum." diyebilir miydi?

Yüreğini ayrılığın en acısıyla ören Bahaeddin Karakoç,"Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana/Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. " diyebilir miydi?

Düğümlenmeseydi kursağında gurbet Kemalettin Kamu'nun,"Ben gurbette değilim, Gurbet benim içimde" diyebilir miydi?

Sevdiğinden ayrılmasaydı Cemal Safi, “Bilmiyorum nerdeyim, ne haldeyim, ben kimim/Ayrılırken kimliğim, adresim sende kalmış.” diyebilir miydi?

Ne hasta bekler sabahı/Ne taze ölüyü mezar./Ne de şeytan, bir günahı/Seni beklediğim kadar.” diyen Necip Fazıl’ı bekleten bir sevgili olmasaydı hep yüreğimizin bir yerlerinde beklenen için bu sözler sıkışıp kalmaz mıydı?

 

*

İyi ki şairler ve şiirler var ve acılar…Çünkü acılardan beslenir insanoğlu,

Acı insanı insan eder,

İnsan acıyla insanlaşır,

Acılarıyla yüreği yufkalaşır,

Başak gibi boyun büker…

 

***

Habevaktim ailesinin bir köşesinde ses verdiğim şairlerin sözlerinde olduğu gibi  Habervaktim olmasaydı Ankara’nın karanlık köşeleri böylesine aydınlanamazdı. Karanlık bir dünyada yaşamaya devam ederken hiçbir şeyin farkına bile varamazdık. İyikiler dolu heybemde hep habervaktim ailesi için ve inşallah böylede hep gidecektir…

***

Habervaktim ailesinin sıcak davranışlarını hiç unutmayacağım. Sizleri hep çok seveceğim. Gazetecilik mesleğine girdiğim günden beri en çok zorlandığım belki de hiç yazmak istemediğim yazıların başında veda yazıları gelir… Çünkü ne kadar çok süslü kelimeler yazsanız da sözün sonu vedaya gittiği için bütün sözlerin hep bir yanları kırıktır. Kırık olan sözlerde iki taraflı üzer ve acıtır o yüzden herkesten bu veda için özür dilerim…
 

***

 

Yazdığım süre içerisinde yazılarımı okuyarak, bana yazma gücü veren okuyucularıma ayrı bir köşe açmam gerekir. Beni yazma noktasında cesaretlendirmeleri ve güçlendirmeleri düşüncelerimi en hür şekilde paylaşmamı ve yazmamı sağladı. Değerli okuyucularıma da bana vermiş oldukları desteklerden dolayı çok çok teşekkür ederim..

 

Ve son olarak Mevlana Celâleddin Rumi’nin,

“Bak! Bil ki domuzların önüne inciler serilmez,

Mücevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez.

Ne fark eder ki; kör insan için elmasta bir camda.

Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma ” dizelerinde olduğu gibi insanlara cam olarak bakmayan Habervaktim sarraflarına canı gönülden teşekkür ediyor ve çalışma hayatı içerisinde bütün Habervaktim çalışanlarına ve okuyucularına başarılar diliyorum…

***

Pişmişin halinden anlar mı ki ham,

Sözü bu sefer uzun tutup vedalaştık…VESSELAM…. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Celâlettin Yünel Arşivi